Mine G. geçmişiyle ve erkeklerle hesaplaşıyor
Mine G. Kırıkkanat hakkında okurları ve gazetecilerin belli bir fikri illaki vardır. Kuvvetli kaleminin yanında kutuplaştırıcı, tepki çeken bir karakter bile denebilir. AK Parti’nin yükselişinden itibaren sürdürdüğü istikrarlı itiraz çizgisi onu bir nevi yerli Jakobenizm’e itti. Lumpen sınıfın eğlence anlayışını eleştirdiği “Halkımız eğleniyor” yazısı yüzünden henüz bu sözcük yaygın dolaşıma girmemişken ‘iptal’ edildi; adını en geniş kitlelere duyurduğu Radikal’deki köşesinden oldu. Yıllar içinde kitaplar yazdı, televizyonlara çıktı, polemikler başlattı. Ama bütün bunlardan önce sadece Mine’ydi.
“Barut: Her Şeyin Bedeli Var” adlı yeni kitabı o daha Mine G. Kırıkkanat olmadan bitiveriyor. Bu ilk kitap o daha gazeteci olmadan bitiveriyor. O ana kadar kitap çevirmenliği, anaokulu öğretmenliği, “özel sektör çalışanı” oluyor ve mizah yazarlığıyla basına giriyor. Kendisiyle özdeşleşen Paris’e bile henüz yerleşmemiş, Mine G. Saulnier de olmamış. Ama bir yandan da hep aynı insan: ilk yıllarında bile kavgacı, inatçı, entelektüel, çalışkan. Hayatının bu çok kısa ilk dilimine bile onca başka hayat sığdırmayı başarmış. Çetin Altan’la yaşadığı aşk da dahil.
AK PARTİLİ BOZKIR VE KOZANOĞLU AİLESİYLE AKRABA
Mine’nin G.’si oğlu Gökçe’den geliyor. Babasının soyadı Kırıkkanat’ı çok geç kullanmaya başlıyor. İlk yazıları Mine Asova, sonradan da Mine Gökçe olarak çıkıyor.
Gökçe’nin babası Kozan Asova hayatta bir türlü başarılı olamayan, Kırıkkanat’ın daha lisede nişanlanıp genç evlendiği sosyalist ve idealist bir fotoğrafçı. Ayrıcalıklı bir Nişantaşı ailesinden geliyor, şair Cenap Muhittin Kozanoğlu’nun torunu. Annesi Mefküre Asova, dayısı Cem Kozanoğlu, teyzesi Ferda Kozanoğlu.
Cem Kozanoğlu’nun oğulları bugün pek çoğumuzun çok iyi tanıdığı sosyolog-yazar Can Kozanoğlu ve iktisat profesörü Hayri Kozanoğlu. Bir de yurtdışında yaşayan diğer ağabeyleri Bülent Kozanoğlu var; onun da oğlunun adı da Cem. Alkolizm dededen toruna Kozanoğlu’nu esir alıyor. Kırıkkanat’ın Kozan Asova’yla da evliliği bu yüzden bitiyor.
Kırıkkanat’ın tek ilginç akrabalık bağı bu değil. Kuzeni Volkan Bozkır; AK Parti’nin sevdiği nadir “monşer”lerden. Emekli Büyükelçi sonra milletvekilliği de yapıyor; kızı Okşan ise Lucca’nın sahibi Cem Mirap’la evli.
Pek çok Beyaz Türk ailesinde olduğu gibi aile ağacı evliliklerle zenginleşip çeşitleniyor. Kırıkkanat’ın babası bugün Cumhuriyet eliti diye küçümsenen bir zümrenin mensubu: Paris’te Ecole Polytechnique’te okuyan, sonzzz®rra da Türk ordusuna giren bir subay. Tıpkı Volkan Bozkır’ın babası gibi Fethi Bozkır gibi. Fethi Bozkır ordudan tasfiye edilince CHP’ye düşman olup Adalet Partisi saflarına geçiyor, aile toplantılarında da CHP’li Kırıkkanat’larla bir araya geldiklerinde politika konuşulamıyor. Belli ki aile-ilişkilerine-politikayı-sokmayalım kuralı bugün de geçerli. Çünkü Volkan Bozkır ne kadar AK Partiliyse Mine Kırıkkanat o kadar karşıtı.
YAŞAR KEMAL’İN “AĞABEYİ”NİN TACİZİ
Milliyet Yayınları’nda kitap çevirisiyle yazı dünyasına ilk adımını atıyor Kırıkkanat. Daha sonra kitaplarına hayran olduğu Yaşar Kemal’le tanışmak için Ararat’ın kapısını çalıyor. “Tabii öyle olmadı,” diye anlatıyor. “Ona çok benzeyen iri yarı bir adam çıktı karşımıza. (…) Çok konuşuyor ve hiç güven vermiyordu, ayrıca Ararat’ın yayımladığı birbirinden önemli kitapları da okumuşa benzemiyordu.”
Kendisini “Yaşar Kemal’in kardeşiyim,” diye tanıtan Ramazan Yaşar çıkıyor; “ağabeyinin” kitaplarını yayımlayan Ararat Yayınevi’nin sahibi: “Ramazan Yaşar kardeşinin yayınevine pek uğramadığını söyledi. (…) Yahudi eşi Tilda’yı çekiştirince, kardeşi ya da değil, Yaşar Kemal ile aralarının açık olduğunu anladık.”
Bazı kaynaklar gerçek ismi Kemal Yaşar olan Yaşar Kemal’in Ararat Yayınevi’nin sahibi Ramazan Yaşar’ın kardeşi olduğunu yazıyor. Ömrünün son 20 yılında Yaşar Kemal’le çok yakın olan sanatçı Ahmet Güneştekin bana “Yaşar Baba’yla her konuyu konuşurduk ama hiçbir zaman bir kardeşi olduğu bilgisi geçmedi ve bunu ilk defa duyuyorum,” diye yazdı. “Sadece üvey kardeşi vardı. Yani babasını öldüren evlatlık, onun dışında kardeşi yoktu.”
Kırıkkanat’a “Demir Ökçe” romanını çevirttiriyor, telifini ödemiyor Yaşar. Telifini ödemek için ofisine çağırdığındaysa zorla dudağına yapışıp taciz ediyor. Bu olaydan sonra Kırıkkanat’ın ilkel erkek egemenliğine karşı nasıl nefret beslediğini, ama hep direndiğini de anlıyoruz. Tanıyanlar Kırıkkanat’ın kavgacı bir kişiliği olduğunu bilir; erken yaşında başına gelen bu olayların kavgacı karakterini bir savunma mekanizması olarak şekillendirdiği bile düşünebilir.
Kırıkkanat aslında erkekler için tam bir tehdit: Dönemin popüler mankeni Twiggy gibi ince bir bedene sahip; ifadesi ve duruşuyla adeta İtalyan sinemasından fırlamış........
© Habertürk
