menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Alamanya mektubu

72 0
22.02.2025

Berlin

Önceki gece Berlinale Palast’ta galası yapılan “Lurker” filmini beklerken yan koltukta iki kişi kendi aralarında sohbet ediyor. “Ben 37 filmdeyim, sen kaçtasın?” diye soruyor yanındakine. Kendi içimden “Bu ikinci filmim,” diyorum. Berlinale misafirleri arasında ayıplanacak bir sayı bu.

Berlinale’ye son geldiğimde Türkiye’de FETÖ operasyonları hız kazanmış, gazeteciler hedef alınmıştı. Ben Berlin’de film izlemeye çalışırken akıllı telefonlar ve data planlarının ilk yıllarında bir yandan da çaktırmadan gelişmeleri takip ediyordum. FETÖ’cüler benim de tutuklanacağımı ekranlardan söylüyordu.

O yılki festivalde izlediğim hiçbir filmin aklımda kalmaması anlaşılabilir herhalde. Festivalin sonunda Berlin’den New York’a tek yönlü gidiş bileti aldım; gidiş o gidiş. Berlin’i bırakırken herhalde eskiden olduğu gibi düzenli olarak Berlinale’ye gelemem, diye düşünüyordum. 14 sene önceydi. Benim için büyük bir geri dönüş bu. Ama filmler bahane, bu sefer de gösteriden gösteriye koşuşturmak yerine Mandala Suites’teki odamdan ZDF’ye bakıyorum. Çünkü Pazar günü sadece Almanya’nın değil, dünyanın da kaderini tayin edebilecek seçimler var.

Berlin hala bir sinema şehri

Berlinale geleneksel olarak berbat film seçkisiyle bilinir, ama çok da prestijlidir. Çünkü dünyada filmine yapımcı bulmak isteyen sinemacılarla gerçek sinemaseverleri eşit derecede birleştiren belki de tek festival burası kaldı. Bu sene festivaldeki ilk filmimi izlerken neden zamanında beğenmediğim filmlerle geçen Berlinale seyahatlerimden sonra bir sonraki sene yine neden buraya geldiğimi hatırladım.

Berlin aynı zamanda dünyada gerçek sinema salonlarının olduğu belki de son Batı şehri. Evet, burada da Cinemaxx gibi zincirlere yatmalı geniş koltuklar yerleştirildi. Burada da sinema salonları kapanıyor. Ama bizdeki eski Emek gibi tek başına sadece sinema olarak faaliyet gösteren salonlar hala yaşatılıyor. Burada koltuklara yayılıp mısır veya tavuk kanadı yiyip telefonlarıyla oynayan Marvel izleyicisindense sandalyede dik oturup yüzlerce insanla aynı tecrübeyi yaşamak hala mümkün. Sinemanın kalbi Hollywood’da bile artık eşi benzerine pek rastlanmayan bir toplu izleme heyecanı bu.

Berlinale’nin en cazip ve hala değişmeyen tarafı sinema salonları. Neyin oynadığının bile önemi yok, salonda olmak yetiyor. Kino International’da ne gösterilse izliyordum mesela. Cinestar’daki retrospektiflerde yeniden elden geçirilmiş eski filmler günün kapanışıydı.

Kino International’da gösterim yok bu sene, tadilatta. Cinestar ise Potsdamer Platz’dan çoktan taşınmış. Dünyanın en ünlü mimarlarının geldiği ama yine de yüzlerine gözlerine bulaştırıp bir türlü tutturamadığı Potsdamer Platz’dan. Odamdan Helmut Jahn’ın inşa ettiği Sony Center’a bakıyorum. 2000 yılında ne şaşaayla açılan bu merkez şimdi tadilatta; o meşhur çatısından odamın penceresinden içeri sızan bizim Boğaz köprüsünün benzeri renkli ışıkları fazlasıyla zamana yenilmiş gibi duruyor. Adeta Almanya’nın geri kalmışlığının simgesi.

Biraz zorlama mı oldu?

Belki. Ama iki yıldır ekonomisi gerileyen, dünyaya örnek olan altyapısı alarm veren, “Alman verimliliği” neredeyse bir fantezi kavram olarak kalan bir ülkeden bahsediyoruz artık Almanya dediğimizde. Bunu meşhur Deutsche Bahn trenleriyle bir yerden bir yere gitmek istediğinizde kolaylıkla hissediyorsunuz. İki-üç saatlik yolculuklarda tren iptali ya da dört-beş saatlik rötar artık gündelik hayatın bir parçası.

Pahalılığı turist olarak bile hissetmek mümkün

Berlin ne kadar pahalı olmuş. Geleneksel olarak Avrupa’nın en ucuz şehirlerinden biriydi halbuki. Şimdi hayat pahalılığını turist olarak bile görmek mümkün. Lokanta ve içki fiyatları neredeyse Londra seviyesine ulaşmış. 15 Euro’luk kokteyl? 30 Euro’luk şinitzel? Eskiden Berlin’e geldiğimde tasarruf ederdim, şimdi fiyatların Paris’ten bile pahalı olmasına şaşırıyorum.

Şehre dışarıdan göç eden ve Google gibi firmalarda yüksek maaşlara çalışan expat’lar yüzünden ev bulma sıkıntısı var—barınma İstanbul’da olduğu gibi bütün........

© Habertürk