Washington artık Tel Aviv'in diaspora ofisi
Filistin’idevlet olarak tanıma dalgası Avrupa’dan yükseldi. İngiltere Başbakanı Keir Starmer, Eylül ayında Filistin’i tanıyabileceklerini ilan etti. Ancak bu ilan bir vaatten çok, doğrudan uyarıydı: “Eğer İsrail, Batı Şeria’yı ilhak etmeyeceğini açıkça ilan etmez ve Gazze’de insani iyileşmeye yönelik somut adımlar atmazsa, Filistin’i tanıyacağız.” Yani mesele Filistin’in varlığına değil, İsrail’in rotasına bağlanmış durumda. Diplomatik bir sopa. Ama kimin başına ineceği çok belli değil. Yine de söz konusu olan İngiltere gibi bir siyonizm muhibbi olduğu için, bu değişim kayda değer bir fark.
Fransa ise tanıma kararını herhangi bir şart öne sürmeden duyurdu; pozisyonu daha net. Ben Gvir Macron’u tehdit etmekte, “Fransa sokaklarında artabilecek şiddet olaylarını” hatırlatmakta hiç gecikmedi.
ABD Başkanı Donald Trump, Gazze’de çocukların açlık çektiğini nihayet görüyor. Melanie de görüyormuş.
Ancak yardımın dağıtımını yine İsrail’in kontrolüne bırakacaklarını açıkladı. Söylemin içinde kanayan vicdandan eser yok ama kıvranan çaresizlik çok. Diplomatik refleks yok; refleksin zincirle tutulduğu bir boşluk var. Ortada bir tavır değil, yönsüzlük var.
Türkiye ise Bogota’daki Hague Group deklarasyonuna katıldı. Bogotá’daki Hague Group metni, Gazze’ye yönelik bir dayanışma bildirisi olmasına rağmen, içinde “uluslararası deniz hukuku” atıfları vardı ve bu da UNCLOS’a ( Birleşmiş Milletler Deniz Hukuku Sözleşmesi) referans içerdiği için Türkiye’nin çekince koymasına neden oldu. Herhangi bir uluslararası metin ya da........
© Habertürk
