menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Yeniden millet olma yolunda

107 2
16.07.2025

PKK’nın; lideri Öcalan’ın talimatı üzerine dağdan inip silahlarını yakmasından sonra Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yaptığı konuşmada yeni dönemde “Türk, Kürt ve Arap ittifakından” bahsetmesi; istesek de istemesek de, birileri bu gidişatı “ümmetçiliğe”, “Sünni ittifakına” gidiş olarak yorumlasa da bent yıkılmış, barajın önü açılmış, artık geri dönüşü olmayan bir “milletleşme” sürecine tekrar girmiş bulunuyoruz.

Nihayet yüzyıllık yalnızlık bitiyor! Biz tek bir “ulus” değiliz, Türk’ü, Kürt’ü Arap’ıyla büyük bir “milletiz” ve aynı devletin vatandaşıyız! Bir dönem daracık bir parantezin içine hapsedildik, şimdi parantez açılıyor, perde yırtılıyor, engeller ortadan kalkıyor… Vatanımız bir, kaderimiz ortak, bayrağımız bir ama dillerimiz farklı, kültürlerimiz farklı… Şimdi farklılıklarımızla tekrar barışacağız, “ortak vatanda” birlikte yaşayacak, ülkeyi birlikte yönetecek, birlikte büyütecek, memleketimizi birlikte muhafaza edeceğiz.

Sahte fikirlerle artık hiç kimse bizi dolandıramayacak!

Kimisi siyasi gelişmeler, kimisi sosyolojik vakalar, kimisi tarihsel alt üst oluşlar, kimisi felsefi fikirler üzerinden bakar meseleye; ben roman üzerinden, edebiyat üzerinden bakıyorum hayata, olup bitenlere ve ona göre bir anlam vermeye çalışıyorum her şeye. Zira biliyorum ki iyi bir roman tarih, sosyoloji, siyaset, felsefe, psikoloji bilmeden yazılamaz. Kendi adıma çok şey borçluyum kurgu ustalarına, kıymetli Mustafa Özel’in demesiyle onların “ruhuna ilahi vahiyden bir cüz nefh edilmiştir,” onları doğru anlayıp anlattıklarını bozuk para edilmiş halde tane tane anlatabilirsem eğer hem vazifemi yapmış olur, hem de hayat yolculuğunda herkese bir kolaylık sağlamış olurum diye düşünürüm bu yazıları yazarken.

O ustalardan birisiydi Kemal Tahir. O gün birçok kişiyi yerinden hoplatan fikirlerini yazdığı romanlarla serdettiğinde, gün gelecek, o gün birçok kişiyi delirten fikirlerin bir toplumsal yaraya merhem olacağını sezmişti. Büyük romancılar tümü günü kurtarmak için değil geleceğe iz düşürmek, bir mim koymak için yazarlar.

Büyük bir alimdi, bir tarihçiydi, bir sosyolog ve nihayetinde bir romancı, bir kurgu ustasıydı Kemal Tahir. Çok genç yaşta düşmüştü mahpus damına. Müktesebatının önemli bir kısmını burada edinmişti. Anadolu’nun hapishanelerinde Anadolu insanını tanımıştı. Onlardan hikayeler dinlemiş, haleti ruhiyelerine nüfuz etmiş, kitaplarda okuduklarının sağlamasını onların üzerinde yapmış ve çok önemli sonuçlara varmıştı.

Ulaştığı sonuçları bilimsel makaleler, gazete yazıları, akademik tezler şeklinde yazmaktansa, roman denilen o “trajik destanla” dile getirmeye başladı. “Dram ve trajedi” kelimelerini pek seviyordu. Onun için “gösterme sanatı” olarak romanı seçtiğinde “drama düşmüş” insanı ancak bu büyülü araç yoluyla anlatabileceğini biliyordu.

Ona göre büyük dramımız, “millet olmaktan” vazgeçişimizle başladı. “Milletin” yerine “ulusu” koyduğumuzda, bizi muasır medeniyete götürecek biricik araç “Batılılaşmak”tı. “Bir çaresizlik anında” Batılılaşma fikri gelip buldu bizi. Bulur bulmaz da bir bela oldu yapıştı yakamıza, bizi hem köklerimizden kopardı hem de kimlik bunalımına sokarak yön bulmamızı bir hayli geciktirdi.

Batı meselesi üzerine düşündükçe, değişik halkları bir arada tutan........

© Habertürk