menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Budandıkça gürleşti…

36 0
07.08.2024

YAKIN geçmişten gelen bir mücadele değil, kökü 127 yıl öncesine dayanıyor.

Asırlık bir mücadelenin her bir adımda daha da güçlendiği bir süreçten söz ediyorum.

Filistin ile İsrail arasındaki çatışma 1897’deki Birinci Siyonist Kongresi ile başlıyor.

Bunu Filistin’de bir Yahudi devleti kurulmasını hedefleyen 1917 Balfour Deklarasyonu izliyor.

Birinci Dünya Savaşı’nda en yoğun çatışmaların yaşandığı, Anadolu’da da Çanakkale Savaşı’nın yaşandığı döneme denk gelen bu yıllar, aslında Osmanlı’nın bölgeden çıkmasının ardında oluşan boşluğun İngilizler tarafından doldurulma çabasından öte değil…

Takip eden II. Dünya Savaşı döneminde daha da hızlanan çatışmalar 1948-1949 yılları arasında Arap-İsrail çatışmasıyla zirveye ulaştı…

Bu savaşın asıl nedeni de 14 Mayıs 1948’de Filistin toprakları üzerinde bir İsrail devletinin kuruluşunun bildirge ile açıklanmasıydı.

İki yıl kadar devam eden savaş 15 bin kişinin ölümü sonrası ateşkesle sonuçlandı.

İsrail eski manda topraklarını elinde tutarken, Ürdün Batı Şeria’yı işgal etti ve topraklarına kattı.

Mısır ise bugün savaşın sürdüğü Gazze Şeridi’ne girip ele geçirdi.

Onu, 1956 Süveyş Krizi izledi ve Gazze Şeridi’nin işgali ve kurulan Filistin Hükümetinin sürgüne gönderilmesiyle sonuçlandı.

İsrail daha sonra geri çekilmek zorunda kaldı.

ARAFAT’IN LİDERLİĞİ

Filistin hareketinin en önemli ismi Yaser Arafat, Arap devletlerinin çoğunun desteğini alarak bağımsız Filistin devletini kurmak için 1964’te Filistin Kurtuluş Örgütü’nü kurdu.

Yapılan müzakereler sonrasında sağlanan barış da uzun sürmedi, 1967’de Altı Gün Savaşı ile yeniden doruğa ulaştı.

Oslo’da 1993-95 yılları arasındaki görüşmeler sonunda varılan Antlaşma ile iki devletli çözümde uzlaşıldı.

Bağımsız Filistin Devletinin kurulması kabul edildi.

Ancak İsrail’in toprak genişletme çabası, Ürdün, Mısır, Filistinli “Fedai…” militanların direnişini beraberinde getirdi.

FKÖ mensubu yüzbinlerce genç, Ürdün’e geçti…

Ancak Ürdün bunu içselleştirmedi ve 1970’deki çatışma ile FKÖ merkezini Güney Lübnan’a taşıdı.

EL FETİH ÜLKESİ…

Burada kısa sürede geniş alanlara hakim oldu ve “El Fetih Ülkesi” olarak adlandırılan bölgeyi oluşturdu.

Sonrasında da çatışmalar bitmedi; 1973 Arap-İsrail savaşını, 1982’de Lübnan Savaşı izledi; onu da 1987’de Birinci İntifada takip etti.

Hem Güney Lübnan’daki yerleşim, Golan tepelerindeki çatışma ve Birinci İntifada mücadelesine Türkiye’den de yüzlerce genç katıldı.

Oslo’da sağlanan barış ile sonlandı sanılırken, İsrail genişlemeci politikasına devam etti ve bu da 2000’in başında İkinci İntifadayı getirdi…

İkinci İntifadanın hemen ardından da Filistin’deki bölünmeler geldi.

Hamas 2006’da Filistin Parlamento seçimlerinde D çoğunluk sağladı; ancak İsrail tanımadığını ileri sürdü.

Hamas bölgesini ele geçirmek için operasyonlara başladı; Gazze Şeridi’ni denizden abluka altına aldı.

O günden bu yana da ablukasını sürdürürken, El Fetih ve Hamas liderlerine karşı da suikastlarına devam ediyor.

Barış ve uzlaşı için atılan tüm adımların yok olması için de çaba gösteriyor.

Peki, bu İsrail’in işine yarıyor mu derseniz, yanıt açık; kesinlikle yaramadığı gibi Hamas ve El Fetih’i daha da güçlü kıldı.

30 YILIN SONUNDA GELİNEN........

© Habertürk


Get it on Google Play