menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Gerilim, paranoya ve 'Takip'

28 0
12.09.2025

Hikâyesi hakkında hiçbir şey bilmeden sinemaya gidenler için, “Takip”in (Relay) ilk 20 dakikasında olup bitenleri anlamak çok kolay değil. “Kim kimdir?”, “Teslim edilen dosyanın içeriği nedir?”, “Onca gerilimin arasında iki insan neden selfie çeker?” ve “Kim neyin peşinde?” gibi sorulara yanıt vermek zor belki. Kesin olan tek şey, sizi nerdeyse ışık hızıyla filmin içine çeken mükemmel bir açılış sekansı seyrettiğiniz gerçeği…

Senaryosunu Justin Piasecki’nin yazdığı, David Mackenzie’nin yönettiği “Takip”te sadece gerilimi değil, paranoyayı da hissediyoruz. Yalnızca ilk sekansta değil, tüm film boyunca… “Takip”, 1970’li yıllardaki komplo gerilimleri veya siyasi paranoya filmlerinin ruhunu taşıyor. “Klute” (1971), “The Parallax View” (1974) ve “Akbabanın Üç Günü” (Three Days of the Condor – 1975) gibi 1970’lerin politik atmosferini yansıtan klasikler ile “Takip” arasında ilk bakışta öyle çok yakın ilişki yok aslında. Ele aldıkları politik bağlam ve sorunlar farklı. Biçimsel benzerlikler az ama bireyin yalnızlığı, sosyal yozlaşma ve paranoya duygusu ortak…

1970’lerdeki komplo filmleri, daha çok devlet içi kurumların ve siyasal rejimin yozlaşmasını konu alırken “Takip”, neoliberalizmin verdiği endişeler üzerine kuruluyor. Hikâye, şirketlerin sınır tanımaz kâr hırsının varacağı noktalar üzerinden ilerliyor. Ön planda şirketlere karşı mücadele eden bireylerin hikâyesi var.

Film, daha önce çalıştıkları şirketlerin aleyhine kanıt olabilecek belgeleri ele geçirdikten sonra, medyaya veya devlet kurumlarına teslim etmek yerine para karşılığı anlaşma yolunu seçen kişilerin aracı olarak çalıştığı Ash’in (Riz Ahmed) hikâyesini anlatıyor. Ash, belgelerin iki taraf arasında el değiştirmesini sağlarken asıl olarak teslim eden kişinin güvenliğini sağlıyor. Kendi kimliğini her iki taraftan da saklıyor. Filmin hemen başında, yürüttüğü operasyonun son aşamasında tanıdığımız Ash, bir hukuk kurumu aracılığıyla kendisine ulaşan Sarah Grant’i (Lily James), hakkında yaptığı araştırmanın ardından müşteri olarak kabul ediyor.

Ash’i tanıyor, hangi yöntemlerle nasıl çalıştığını görüyor, olup bitenleri genellikle onun gözünden takip ediyoruz. Ama Sarah ve onu 24 saat boyunca takip eden ekip, Ash’in ne yüzünü görüyor ne sesini duyuyor. Ash onlarla işitme ve konuşma engelliler için servis veren bir kuruluş aracılığıyla iletişim kuruyor. Film de adını Telecommunication Relay Service (TRS) adı verilen bu hizmetten alıyor. Ash yürüttüğü operasyon sırasında takip edilmesini, bulunmasını imkânsız hale getiren yöntemlerle çalışıyor.

Gerilim, aksiyon ve dramın kaynaştığı, karakterlerin iyi geliştirildiği akıcı, sürükleyici bir hikâye örgüsü bekliyor bizi. Ama film gücünü sadece buradan almıyor. Alt metinlerin ve dramatik katmanların zenginliği dikkat çekici… Sonuçta........

© Habertürk