Arjantin'de karlı yaz günleri
“Sonsuzluk Yolcusu” (El Eternauta), Arjantin yapımı bir bilimkurgu dizisi… İlk olarak 1957 – 1959 yılları arasında bir dergide yayımlanan, aynı adlı resimli romanın uyarlaması…
Héctor Germán Oesterheld’ın yazdığı, Francisco Solano López’in çizdiği resimli romanı sinemaya uyarlama çabaları nerdeyse 1968’de başladı. İlerleyen yıllarda, içlerinde Fernando Solanas ve Lucrecia Martel’in yer aldığı birçok sinemacı ilgilendi konuyla. Özellikle Martel, önemli ilerlemeler kaydetti ama Oesterheld’in mirasçıları, orijinal eserden çok uzaklaşıldığı gerekçesiyle projeden çekilme kararı aldılar. Sonunda hedefine ulaşan isim, Netflix’in desteğiyle Bruno Stagnaro oldu. Doğru bir kararla birkaç sezon sürecek çevrimiçi dizi formatında karar kılındı. Dizinin yönetmenliğini de üstlenen Stagnaro, resimli romanın genel akışını, politik yaklaşımını ve belli başlı karakterlerini koruyarak olayları günümüze uyarladı.
“Sonsuzluk Yolcusu”, sıcak bir Buenos Aires gecesinde açılıyor. Önce elektrikler kesiliyor ve tüm elektronik aletler nedensiz şekilde bozuluyor. Sonra yaz ortasında kar yağışı başlıyor ve karla temas eden herkes anında ölüyor. Açılışta, elektriklerin kesilmesine uzaktan tanık olduğumuz açık denizdeki tekne sahnesini saymazsak, yaşanan felaketi her cuma akşamı olduğu gibi Truco adlı iskambil oyunu için bir araya gelen beş erkeğin ve ev sahibesinin cephesinden takip ediyoruz. Kar başladığında iç mekânlarda bulundukları için tesadüfen hayatta kalanlar, neler olup bittiğini anlamaktan ziyade aniden ortaya çıkan koşullara nasıl uyum sağlayacaklarını kestirmeye çalışıyorlar.
İlk epizotların güçlü yanı, son derece ekstrem olayları gerçekçi tarzda anlatması; karakterlerin yaşanan felakete verdiği psikolojik tepkileri merkeze koyması… Karın yağması ve kitlesel ölümleri takip eden süre içinde herkes, öncelikle kendine, ailesine ve nasıl hayatta kalacağına odaklanıyor. Karakterler arasındaki çatışmaların ve insanların içine düştüğü ikilemlerin öne çıktığı bir süreç bu… Bırakın dünyada neler olup bittiğini, yan sokakta neler yaşandığını dahi kestiremeyen insanların felakete verdiği tepkileri isabetli şekilde yakalayan bir dizi seyrediyoruz.
Dizinin ana karakteri, Arjantinli ünlü oyuncu Ricardo Darin’in canlandırdığı Juan Salvo’nun evde oturmaktansa kızını kurtarmak için harekete geçmesi, bir yolunu bulup sokağa çıkmayı göze alması, kuşkusuz çok önemli. Diğer karakterlerde de daha ilk anlardan teslimiyet yerine direnç duygusunun oluştuğunu görüyoruz.
Öte yandan, felaketin insanları olumsuz yönde etkileyen yanları da var şüphesiz. Juan Salvo’nun kızına ulaşmak için eski eşinin oturduğu apartmana gittiği sekans, herkesin sadece kendi hayatına odaklanmasının yarattığı kolektif çılgınlığı çarpıcı şekilde yakalıyor. Bir gaz maskesi veya içme suyu uğruna insanlar, uygarlıkla olan bağlarını koparmaya çoktan hazırlar. Dizinin temel karakterlerinden Alfredo Favalli’nin (César Troncoso) tesadüfen oluşan ev sahipliğini bir tür iktidara çevirme arzusu ve bunun evdeki “yabancılar” üzerinde yarattığı olumsuz psikolojik etkiler de dikkat çekici… Hayatta kalma içgüdüsünün temel insani değerler dahil her şeyin önüne geçtiği gergin ve karanlık bir dönem bu. Grup halinde ve lider gözetiminde hareket edenlerin........© Habertürk
