menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Nuri Bilge Ceylan: "Nasıl film çekeceğiz biz!"

20 0
27.03.2024

Akbank Kısa Film Festivali’nin ‘özel’ konuğu Nuri Bilge Ceylan’ın dinlemek için Akbank Sanat’ın İstiklal Caddesi’nin girişindeki binasındayız. İkinci kattaki salona çıkan merdivenlerde onlarca kişi NBC’yi dinlemek için sıra bekliyor. Popüler bir dizi oyuncusu, şarkıcı ya da maç kuyruğundansa usta bir yönetmen için böyle bir sırada beklemenin beni neden mutlu ettiğine şaşırarak yukarı doğru çıkıyorum. Salon küçük... İçerisi, tıka basa, Yusuf Atılgan’ın ‘Aylak Adam’da bahsettiği ‘sinemadan çıkmış insan yaratığı’yla dolu! Çoğunluğu gençlerden oluşan ama her yaş grubundan, ‘gördükleri filmleri onlara bir şeyler yapmış sinemadan çıkmış insan yaratıkları’ bir ustayı dinleyecek olmanın heyecanıyla sahnedeki, boş kırmızı koltuklara bakıyor. Ve biraz sonra spor ayakkabıları, koyu renk kot pantolonu, siyah deri ceketiyle Nuri Bilge Ceylan sahneye geliyor. O yerini alırken alkışlar kulakları çınlatırken, ‘sinema yaratıklarının’ yüzlerindeki tebessüm de salonu dolduruyor. ‘Saygı’ elle tutulur, gözle görülür bir şey olsaydı, o gün o salonda fotoğrafını çekebilirdim eminim...

Festival Direktörü Selim Evci’nin sorularıyla anlatmaya başladı NBC!

"FİLM SETİNDE HER ŞEY BİR MUCİZE GİBİ GELİYORDU"

Çocukluğunun geçtiği Çanakkale Yenice’de her gün yeni bir Türk filmi gösteren sinemayı anlattı. “Nasıl yaşamamız gerektiğini ve ne olmak istediğimizi o sinemadan öğrendik. Filmler değiştiği için de her gün hayallerimiz değişirdi” diye devam etti. Cüneyt Arkın en büyük kahramanıymış o zamanlar mesela...

Yenice’den çıkış, fotoğraf tuksu ve ardından sinema...

Mehmet Eryılmaz'ın teklifiyle yönetmenlikten önce oyunculuğa başlamış: “Filmdeki bütün aşamalara dahil olmak şartıyla, bir film nasıl yapılır öğrenebilirim diyerek oyunculuğu kabul ettim... Her aşamaya da dahil oldum, kamerayı öğrendim, montajına girdim. Tüm o süreç boyunda bana her şey mucize gibi geliyordu...”

O sette ‘mucize’lere inanmaya başlamış işte... Sonra aldığı ilk kamerayla annesini, babasını çekmeye başlamış. O ikisinin yaşantısından bir çatışma çıkarmaya çalışarak kurguladığı ‘Koza’nın 1995’te Cannes Film Festivali’ne kabul edilmesine hala şaşırıyor gibiydi: “Film 21 dakikaydı, Cannes’da kısa film için maksimum süre 15 dakikaydı. Kesip parçalar çıkardım, filmleri bantla yapıştırarak filmi 15 dakikaya indirdim. Cannes’da gösterilirken o 15 dakika bitmek bilmedi, bana çok uzun geldi, bir ara yer yarılsa içine girsem dedim. Ama 'Koza' çok şey öğretti bana... Öğrenmenin en iyi yolu hata yapmak. Kendinizi ortaya atacaksınız. En iyi senaryoyu yazmak için beklemeyeceksiniz. Harika olduğunda bile şüphe duyacaksın. Belki tam tersini çekeceksin...”

"BİLDİKLERİM BENİ İLGİLENDİRMİYOR, BİLMEDİĞİME YOĞUNLAŞIYORUM"

Salonda çıt çıkmıyor! Kalabalıklar önünde konuşma konusunda çok da maharetle olmadığın düşünse de usta yönetmen ufak ufak içini açıyor. 65 yaşındaki NBC, “İnsan bedenen yaşlanıyor ama ruhu çocuk...” diyor. Hayatı, insanı anlamaya çalıştığını söylüyor: “Bilinç daha çok bilmediği bölgelere yoğunlaşıyor. Ben mesela öğretmen olamam. Çünkü bildiklerim beni ilgilendirmiyor. Bilmediğim, kendi ruhumun, dünyanın veya hayatın sırları kafama takılıyor ve onların peşinde gidiyorum. Film yapmak da asla bir bildiri ya da bildiklerimi diğer insanlara aktarmak değil. Film yaparken ben de bir anlam arıyorum, öyle motive oluyorum. Film yapmak bir tür terapi gibi benim için.”

Bir soru üzerine Dostoyevski, Çehov........

© Habertürk


Get it on Google Play