Kim sonsuza kadar yaşamak ister?
‘İskoçyalı’ filminin kahramanı ‘ölümsüz’ Cannor MacLeod gibi olmak ister miydiniz? Ya da Queen’in o nefis şarkısındaki gibi sorayım: “Kim sonsuza kadar yaşamak ister?” Tüm sevdikleriniz birer birer bu dünyadan ayrılırken sizin yaşıyor olmanızın bir anlamı var mı? Şimdi burada oturmuş kıt aklımla bu sorulara cevap vermeye çalışırken, kendi kendime şövalyelik yapıp “Yok ya sonsuza kadar yaşamak istemem” diyorum. Ama eminim kaçınılmaz olandan kaçınma fırsatı elime geçtiğinde Queen’in sorusuna muhtemelen, “Ben, ben, ben…” diye cevap verirdim. Ölümden korktuğumdan değil, hayatı çok sevdiğimden… Tam da bu yüzden son yıllarda sağlığıma daha da dikkat ettiğimi sanıyorsanız yanılıyorsunuz. Züleyha’nın zoruyla aldığım Omega 3, D vitamini ve bunun gibi bazı takviyeleri saymazsak berbat bir beslenme düzenim var. Yürüyüş ve benzeri spor aktivitelerimin süresi o kadar az ki değil sonsuza kadar yaşamak ömrüme 5-10 dakika eklerlerse ne ala! İyi yaptığım bir şey var ama; ‘daha sağlıklı ve uzun bir ömür için yapmamız gerekenler’ konulu yazıları görünce büyük bir iştahla okuyorum. Sosyal medyada konuya dikkat çeken ‘uzman’ların videolarını izliyorum. Texas Monthly’de Sophie Novack’ın ‘Kendinize Daha Uzun Bir Hayat Satın Alabilir misiniz?’ başlıklı yazısını da ‘ömrüme ömür katacağı’ duygusuyla okudum… VİTAMİN TAKVİYE PAZARI BUGÜN 250 MİLYAR DOLARI GEÇMİŞ DURUMDA Son yıllarda bizde de ortaya çıkan sağlıklı yaşam merkezlerinin bir tık ötesine geçmiş bir merkezden bahsediyor Novack. Ekstra kişiselleştirilmiş bu sağlık merkezinde ‘deneysel’ tıbbi yöntemlerle sağlık sorunları ortaya çıkmadan önlemeye odaklanmış. Vitamin takviyelerinden ozon tedavisine, kök hücre enjeksiyonlarına kadar birçok alternatif sunuyorlarmış müşterilerine. Amerika Birleşik Devletleri’nde insanlara ‘uzun ömür’ vadeden bu gibi 800’den fazla klinik varmış. Ölümlülüğünü ‘ertelemek’ isteyen müşteriler bu kliniklere yıllık 20 ila 50 bin dolar arası bir ücret........© Habertürk
