Bir güvercinin gözünden Ankara: Simit molası ve insan halleri
Ah, Ankara! Gri tonlarıyla, bitmeyen trafiğiyle, ama her köşesinde bir simit kokusuyla kendine hayran bırakan bu şehir… Benim için Ankara, bol susamlı simit ve insanların o bitmek bilmeyen halleri demek.
Sabahın ilk ışıklarıyla uyanır, Anıtkabir’in heybetli siluetine selam çakarım ATA’Ya. Vay be, dersin, ne büyük bina ve Büyük Lider! Ama benim gözüm hemen aşağıdadır, çünkü bilirsin, günün ilk simitlerini kim kapacak? Kızılay Meydanı’nın o bitmek bilmeyen keşmekeşine doğru süzülürüm. Orası tam bir şölen! İnsanlar telaşla bir yerlere yetişmeye çalışır, kimisi elinde poğaçasıyla koşturur, kimisi telefonda hararetli hararetli konuşur. Ben de bu telaşın ortasında, sanki dünyanın en önemli işini yapıyormuş gibi, düşen kırıntıların peşine düşerim.
Ankaralı insanı ilginçtir. Yere düşen simit kırıntısını görmezden gelip üzerine basarak yürürken, aynı zamanda cebinden çıkardığı bir avuç yemle beni beslemeye bayılır. Hani derler ya, “Göründüğü gibi değil.” Tam da öyle işte! Bir yandan asık suratla trafikte korna........
© Haberton
