Yüce Fikir Kendi Gök Kubbemizde
“Dikkatlice dinlerseniz, miraslarını size fısıldadıklarını duyabilirsiniz. Hadi, eğilin. Dinleyin, duyuyor musunuz?” / Dead Poets Society’ 1989
Zaman, insanın en kıymetli sermayesidir. Ve ne yazık ki, bu kıymetli sermayeyi harcadığımız mecralar her geçen gün daha da sığlaşıyor. Sosyal medya, insanlığın ortak aklını ve birikimini beslemek yerine çoğu zaman içi kof, boş ve anlamsız paylaşımlarla dolup taşıyor… “Fikir fukaralığının” süslü ambalajlarla pazara sürüldüğü bir atmosferde yaşıyoruz; bu atmosferde en büyük açlık sahici, derinlikli ve köklü fikirlere duyduğumuz açlıktır. Her dönemde toplumların kaderi, üzerine inşa edilen fikirlerin niteliğiyle şekillenmiştir. Bugün borusunu öttüren “trend fikirlerle” değil, zamanın sınavından geçmiş sağlam düşüncelerle kurulan yapılar ayakta kalacak… İşte bu yüzden, hakiki, köklü bir fikri, faydalı bir eseri ve müellifini paylaşmak sadece bir tercih değil, aynı zamanda onurlu bir ödevdir.
Bizim medeniyet tarihimiz ve kültür iklimimiz, şaşılacak ve gıpta edilecek sayıda özgün fikirleri, eserleri ve yaşam tarzı ile temayüz etmiş bilge, düşünce adamı, münevver ve örnek şahsiyet barındırmaktadır. Mesela, bugünlerde lise edebiyat kitaplarında çok kısa yer verilmekten başka gündemde olmayan Yahya Kemal Beyatlı! Yahya Kemal, Türk edebiyatının abide isimlerinden biridir. Onu yalnızca şiirlerinden tanımıyoruz; onu bugüne taşıyan ve fikir dünyasını nesillere aktaran kişi, talebesi ve o güzel Türkçemizin yılmaz müdafii Nihat Sami Banarlı’dan başkası değildir. Banarlı, sadece hocasının dizelerini değil; onun mefkûresi ile tarih, dil, medeniyet ve ahlâk üzerine kurduğu düşünsel mirası da büyük bir gayretle aktarmış, yaşamasına yol açmıştır. O Yahya Kemal ki, şiirlerinde yedi yüz yılın süzgecinden geçirilmiş bir Osmanlı-Türk sesi duyulur ve “Kendi Gök Kubbemiz”de olanca zenginliği ile ideal bir Türkiye Türkçesi yankılanır.
Ali Emiri Efendi (1857–1924), Osmanlı bürokratı ve kitap koleksiyoncusu… 1915 yılında İstanbul’daki bir sahaf dükkânında tek nüsha olarak kalmış “Dîvânu Lugâti’t-Türk” ü buldu. Bu nadir eseri satın aldı ve büyük bir özveriyle korudu. Eseri kamuya kazandırarak hem Kaşgarlı Mahmut’un hem de Türk dil mirasının ilk ve en büyük eserinin tanınmasını sağladı. Benzeri bir örnek olarak Yusuf Has Hacib’i bize tanıtan ilk kişi Alman asıllı Rus Türkolog Wilhelm Radloff’dur (1837–1918). Bu adam, Kutadgu Bilig’in (Mutluluk Bilgisi) Fergana nüshasını 1870'lerde keşfeden ve tanıtan ilk bilim insanıdır; bu keşif Türkoloji’nin dönüm noktalarından biri olmuştur! Yusuf Has Hacib’in Türkiye’de ilmi ve kültürel olarak tanınmasını sağlayan en önemli kişi ise Reşit Rahmeti Arat’tır (1900–1964).
Günümüz Türkiye’sinde de bu sorumluluğu üstlenen isimler........
© Habername
