menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Siyonizm, Hollywood ve Amerikan Sosyo-Kültürü

8 2
11.11.2025

Amerika'da dil kursundayken hocamız, "Amerika, en büyük geliri hangi sektörden elde eder?" diye bir soru sormuştu. Kimisi savunma sanayisini söyledi. Ben ise Dolar'ını dile getirdim. Hiç kimsenin yanıtını kabul etmedi ve cevabı yine kendisi verdi: "Hollywood".

Evet, gerçekten de Amerika sosyo-kültürü ve eko-politiği denildiğinde akla gelen en etkili sektörlerin başında Hollywood'daki film dünyası gelir. Amerika, Hollywood eliyle hem dış politikasını meşrulaştırıp ona yönelik zemin hazırlıyor hem de süper kahramanları ve baş karakterlerisayesinde tüm dünyada özellikle de çocuklarımız üzerinde kültürel bir hegemonya kuruyor. Örneğin, Vietnam, Afganistan, Irak gibi işgal ettiği ve milyonlarca insanı katlettiği topraklarda bile kendisini beklenen ve gözlenen kurtarıcı olarak lanse etmiştir. Diğer bir yönüyle de ne olduğunu neyi temsil ettiğini bizzat bu yolla ifade ederek aba altından sopa göstermekten de geri kalmamıştır. Tıpkı Batı'lılaşmanın karşısında durmaya çalışanların başına ne gelebileceğini Son Samuray filmiyle göstermeye çalıştıkları gibi ya da tıpkı hız, öfke ve illegalite-suç hissi pompaladığı Baba ya da Hızlı ve Öfkeli filmlerinin serileri gibi.

Bunların yanında muhakkak izlemişsinizdir ama yine de sizlere müsadenizle üç Hollwood filmi önermek isterim. Bunlardan ilki başta bizim İslam Coğrafyası (onlara göre Orta Doğu) olmak üzere, dünyanın dört bir yanında ne tür haltlarkarıştırdıklarını alenen bir bir anlattıkları Casus Oyunu isimli filmdir. İkincisi para, güç, şan ve şöhret hastalığının umut vadeden genç bir avukatı sermayedarların ve hatta şeytanın elinde nasıl oyuncak ettiğini anlatan diğer bir mükemmel film; Şeytanın Avukatı filmidir. Üçüncü olarak da gerek ekonomi, gerek silah, gerekse de politika-diplomasi alanlarında devlet gibi hareket eden birbirine rakip-düşman iki güçlü-büyük şirketin ajanlıklarını yapan, aynı evde yaşayan ve karşılıklı ne iş yaptıklarını bilmeyen düşman karı-kocanın hayatını anlatan Bay ve Bayan Smith filmidir. Biraz Brad Pitt ağırlıklı oldu ama benim tercihim daha çok Al Pacino'dan yanadır.

Aslına bakarsanız Amerika'da pek çok alanda olduğu gibi Hollywood'da da en belirgin güç odağı tabi ki siyonizmdir. Suzan Sarandon ve Mel Gibson gibi bazı yıldızların itirafları ile öğreniyoruz ki, bir kaç "holokost" filminde rol almaksızın Hollywood'da kalıcı olmak imkansızdır. Nitekim, yakın dönemde Filistin-Gazze lehine sosyal medya adreslerinden paylaşımlarda bulunan isimlerin hali hazırda içinde çalıştıkları projelerle ilişikleri kesildi. İşlerine son verildi. Tüm bu baskı ve tehditlere rağmen işgalci siyonist devlete karşı sesini yükseltmeye devam eden Hollywood yıldızlarının bazıları ise Angelina Jolie, Emma Watson, Selena Gomez, Mark Ruffalogibi isimlerdir.

Burada en etkin siyonist güç odakları denildiğinde ilk olarak akla gelen isim Warner Bros'un başkanı Barry Meyer ile WaltDisney, Sony Pictures yönetimi hep siyonisttirler. Yine Hollywood denince akla gelen en önemli isimlerin başında yönetmen Steven Spielberg gelir. Bu güç unsurunun en tanındık-bilindik filmlerinden bazıları ise Schindler'in Listesi, Hayat Güzeldir ve Piyanist gibi oscar ödüllü holokostfilmlerdir. Aynı Spielberg Filistin'de onlarca yıldır süren katliamlara sessiz kalırken, 7 Ekim için ise "Yahudiler'eyönelik tarifsiz barbarlık" çıkışında bulunmuştur.

Görüyoruz ki, holokost ile alakalı günümüze kadar onlarca belki yüzlerce film yapıldı. 1948'den hatta 1. Dünya Savaşı'ndan bugüne Filistin topraklarında gerçekleştirilen sistematik işgale ve soykırıma dair doğru dürüst tek bir film yapıl(a)madı. Sadece bu durum dahi günümüzde sanatın bile malum şer odakları tarafından ne denli kirletildiğinin ve kendilerine dönük ne denli bir propaganda, reklam ve meşruiyet aracı olarak kullanıldığının en bariz........

© Habername