Somali Günlükleri 8 : Yetimlerin “Çak - Çak” Sevinci
Değerli Dostlar
Sizlerle Somalide, Bohudle’de yaşadıklarımı paylaşmaya devam ediyorum
Bir önceki yazımda su konusuna değinmiş, ardından tören alanında yaşadıklarımı paylaşmıştım. Eğitim, değişim ve gelişmeyi tetikleyen en büyük güçtür. "Zil çalar dünya değişir" mottom, karşılaştığım her durum ve ortamda adeta hayat bulmaya devam etti.
MERAKLI BAKIŞLAR VE İLK TANIŞMA
Tören bitince lojmanıma geçtim. Dinlenirken bahçeden sesler duymaya başlamıştım. Tül perdeyi araladım. Yatak odamın penceresi, karşıdaki mescit ve idari binanın yan duvarından tören alanının bir kısmını görecek şekildeydi. Baktığımda çocukların toplandığını gördüm. Okul forması olmayınca gördüğüm çocuklar farklı geldi, bazılarının mağwis adındaki etek tarzı örtüyle olduklarını görünce daha da şaşırdım. Bu yöresel kıyafeti aslında erkeklerin çoğu giyiyordu. Bu, dikilmiş, geniş, dökümlü kumaş bele iki taraflı üst üste kıvrılarak giyilen etek tarzı bir giysiydi.
İçlerinde bir çocuk beni görünce pencere kenarına geldi koşarak, parmaklarını demir dilimlerinin arasına koydu. "Davut! Davut!" demeye başladı, "Muallim Davut! Muallim Davut!" diye düzelttim. Çocuk güldü. "Muallim Davut, Muallim Davut" diyerek ünlemeye devam etti. Üzerinde rengi solmuş ve cılız bedenine çok büyük gelen bir tişört vardı. Belindeki mağwisin ucunu eliyle kaldırmıştı; altında yine çok büyük bir şort, cılız bacakları ve parmak arası terlikle ilginç bir görüntü oluşturuyordu.
BİSKÜVİ İKRAMI VE İLK SÜRPRIZ
Perdeyi kapattım. Çocuklarla ilk baş başa iletişim kurmak için çok iyi bir fırsat diye düşünüp, hızla bavuldan getirdiğim abur cuburların tamamını çıkardım. Tatlı tuzlu ne varsa kucağıma doldurup, dışarıya çıktım. Pencerenin demirlerine asılan çocuk beni görünce kaçmaya başladı. Ona gel işareti yapıp alanda toplanmış farklı yaşlardaki çocuk grubunun yanına gittim. Kucağımı dolu görünce bütün çocuklar durup merakla beni izlemeye başladı. Yemekhanenin iki basamaklı merdivenine oturdum. Çocuklarda sağlı sollu oturdular. Bisküvileri, kekleri, artık getirdiğim ne varsa birer birer dağıtmaya başladım. Çocuklar önce şaşırdılar. Verdiklerimin nasıl bir şey olduğunu mu düşündüler, yoksa benim de yememi mi istediler bilemedim. Ama ben ilk ısırığı aldığımda herkes elindeki bisküviyi yemeye başladı. Tatlı bir muhabbet ile.
Abur cuburları tatlı tuzlu karışık dağıtmıştım. Önce paketi açıp tadına bakıyorlardı. Tuzlu çubuk kraker ve bisküvileri ısıran her çocuk tükürmeye, ağzını silmeye başladı ama şekerli olanlara böyle tepki vermediler; hatta bol kremalı olanları öyle bir keyifle yediler ki... Bu ikramlarla Somali'de oluşan ciddi düzeydeki sorunlardan birini fark ettim. Diyeceğim şu, bu coğrafyada şeker alışkanlığı öyle çok ki, adeta bağımlılık derecesinde vazgeçilmez ana gıda olmuş. İlerleyen yazılarda değineceğim bu durumun insanlarda nasıl sağlık sorunlarına yol açtığını anlatacağım.........





















Toi Staff
Penny S. Tee
Gideon Levy
Sabine Sterk
Mark Travers Ph.d
Gilles Touboul
John Nosta
Daniel Orenstein