menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

İsrail’e saldıralım mı?

15 0
20.06.2025

Bir haftadır, aralarında 1700 kilometreden fazla mesafe bulunan iki ülkenin savaşına tanık oluyoruz. İran ile İsrail sınırdaş değil; fakat savaşmak istiyorsanız, elinizdeki güçle orantılı, mesafeler sorun teşkil etmiyor. Sorun olmadığını, olmayacağını çoğu askeri analist ve harp teknolojileri uzmanı, zaten ara ara ifade ediyorlardı; şimdi bu bilinenler, fiilde coğrafyamızda aksediyor. Dolayısıyla günümüz dünyasında gelinen askeri-teknolojik gelişmişlik dahil, coğrafyamızı bilenleri ve konuyu takip edenleri hiç şaşırtmadı.

Manzaraya bakın: üç ülke; Ürdün, Suriye ve Irak hava sahası evlere şenlik durumda. Bu ülkeler için terminoloji, adı ile müsemma, sadece havadan ibaret. Keza İsrail saldırılarıyla beraber hava savunma gücü yokmuş diyeceğimiz İran için de bu durum geçerlidir. F-35 ataklarının etkinliği karşısında İran, balistik füzeleriyle meydan okumaya devam yahut gayret ediyor. ABD (tam anlamıyla) devreye girene dek nereye gideceği kestirilemeyen bu savaş ikliminde biz, tamamıyla İsrail’in karşısındayız.

1949 yılında bağımsızlığını tanıdığımız İsrail karşıtlığı, antisemitik düşünce barındırmayan ülke kültüründe bahse değer bir konudur. Evet, Doğu Trakya Olayları ve Varlık Vergisi gibi meseleler vakadır; fakat burada sistematik Yahudi düşmanlığından bahsetmek haksızlık sayılabilir. Türkiye’de Siyonizm aleyhtarlığını Antisemizm ile karışık, 1970’lerde, ekseri İslamcı ideolojide ve bu ideoloji ile pekişen milliyetçi-millici belagatın bahsinde görüyoruz. Necip Fazıl Kısakürek örneğinde olduğu gibi... Benim gibi yaşı 50’ye dayanmışlar hemen hatırlar ki 1990’lar Türkiye’sinde böyle bir hava (İsrail karşıtlığı) söz konusu değildi. Refah Partisi’nin ön ayak olduğu gündemde bazı bazı Fatih Camii’nde kahrolsun İsrail sloganları atılırken konu, yani Siyonizm aleyhtarlığı, gündem belirleme gücünden nakes bırakılırdı, o kadar. Bırakın Siyonizmi, bilakis Türkiye İran olmayacak sloganları duyardık. Baskın laisist düzenekte İran alerjisi daha hissedilirdi ki Uğur Mumcu’nun cenazesini hatırlayanınız vardır.

İsrail bilenmesi, hıncı ve bundan maada sosyal medyada çokça tanık olunan Kudüs’e yürüyelim coşkusu, İslamcı politik tarihin izi başat; 28 Şubat ve AK Parti iktidarının gelişiyle anlamlı, rabıtalıdır. Örneğin en az 3 bin Filistinli’nin öldüğü İkinci........

© Habererk