menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Bu ayıp bize yeter

18 1
05.09.2025

Bir ülkenin uygarlık seviyesini ölçmek istiyorsanız; hapishanelerine, adalet saraylarına ve oradaki uygulamalara bakın. İnsan hakları, sadece kitaplarda yazılı birkaç madde değil, günlük hayatta nasıl uygulandığıyla anlam kazanır.

Bizde hâlâ çözülemeyen bir mesele var: kelepçe ayıbı.

Ortada ağır bir terör suçu mu var?
Topluma açık bir tehdit mi söz konusu?
Hayır. Çoğu zaman yalnızca teminat duruşması için mahkemeye çıkarılan bir insan söz konusu. Birazdan belki serbest kalacak. Belki de ileride beraat edecek. Ama kelepçeyle çıkarıldığı o an, hafızalara ve sosyal medyaya kazınacak. Bir insanı ömür boyu damgalayan bu görüntünün geri dönüşü yok.

Oysa insanlık, bu meseleleri çoktan geride bıraktı. Biz ise hâlâ aynı ayıpları tekrar ediyoruz.

Onurumu Zedeleyen İki Anı

Benim hafızamdan hiç silinmeyen iki sahne vardır:

Biri, cezaevinde yatarken, hamile eşimin açık görüşte masanın karşısına oturduğu gündür. Ben mahkûm elbisesiyle, biri uzun biri kısa kollar içinde, saçlarım zorla üç numaraya vurulmuş,masanın üstünde asker volta atarken… Karşımda oturan eşimin gözleri ağlamaktan kıpkırmızıydı. O tablo, insan onurunun nasıl ayaklar altına alınabileceğini gösteren en ağır fotoğraftır.

İkinci sahne ise Aydın Özel Tip Cezaevi’nde yaşandı. Kan zehirlenmesi nedeniyle günlerce yoğun bakımda kaldım. Ayıldığımda gördüğüm manzara şuydu: Ayaklarıma zincir vurulmuş, kollarımdan serumlar ve........

© Habererk