menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Şeriat mı, Özerklik mi? 1921 Anayasası Üzerinden Kim Ne Arıyor?

14 0
14.05.2025

Türkiye siyasetinde, aynı anayasanın bu kadar zıt iki yapı tarafından böylesine sahiplenildiği pek az örnek vardır.

1921 Anayasası, ya da diğer adıyla Teşkilât-ı Esasiye Kanunu, bugün hem PKK’nın hem de HÜDA PAR’ın anayasal referansıdır.

Biri Marksist-Leninist etnik özerklik çizgisiyle, diğeri İslamcı-şeriatçı bir anlayışla bu kısa, geçici ve anlam sınırları muğlak metne atıf yapıyor.

Neden mi?

Çünkü 1921 Anayasası, meclisin kurulduğu ancak cumhuriyetin henüz ilan edilmediği, devletin rejim ve kimlik arayışı içinde olduğu bir geçiş döneminde kaleme alınmıştır.
Henüz “Türk milleti”, “laiklik” ya da “resmî dil” gibi bugünün anayasal sabitleri tanımlanmamıştır.

Meclis merkezli bir halk egemenliği anlayışı öngörülür; ancak bu egemenliğin içeriği ve sınırları belirsizdir.

İşte bu tanımsızlık, bugünün siyasal aktörleri için 1921 Anayasası’nı son derece kullanışlı bir meşruiyet aracı haline getiriyor.

Terör örgütü PKK, bu anayasayı özellikle adem-i merkeziyetçilik ilkesine dayalı yerel yönetim modeli nedeniyle savunmaktadır.

11. madde açıktır: “Vilâyet, mahallî umurda mânevî şahsiyeti ve muhtariyeti hâizdir.”
Bu ifade, bugünkü üniter yapının doğrudan karşısındadır. Vilayet şûraları eğitimden sağlığa, tarımdan sosyal yardıma kadar birçok alanda yetkilidir.

Dahası, nahiye ve köy düzeyinde halkın doğrudan seçtiği şûralar eliyle yerel yönetim tesis edilmiştir.

PKK, bu yapılanmayı "demokratik özerklik" çerçevesinde, federalizme geçişin tarihsel meşruiyet dayanağı olarak........

© Habererk