Millet düzelmedikçe hiç bir şey düzelmez!
Nerede namuslu bir siyasetçi veya devlet adamı varsa onu lekeleyen, itibarsızlaştırmaya çalışan bir mekanizma var. Amaç, toplumla yönetenler arasında telafisi imkansız bir güvensizlik yaratmak. Ama tek sebep bu değil, esas hedef hırsızlığı, yolsuzluğu meşrulaştırmak. Toplum, herkesin çaldığına inandırılırsa artık dürüst siyasetçi yok en az çalanı seçelim diyecek.
Oysa her zaman namuskar siyasetçiler, yöneticiler vardır. Onlar da - şüpheli- hale getirilince vatandaş namuslu olanı aramayı bırakıyor.
Bugün geldiğimiz/ getirildiğimiz nokta budur!
Toplum biraz daha yozlaştırılır biraz daha çürütülürse hırsızlar arasında en kanaatkarını aramayı bırakıp en mahirini bulup seçecek. O hale getirildik.
Bu hale getirilmiş bir toplum, kendi kendini tahrip eden bir aygıta dönüşür. Çünkü bir toplum, ancak kendini yönetenlerden ahlaklı ise onları sorgulayabilir, değilse sorgulayamaz. Bugün her ahlaksızlığın, hukuksuzluğun tepki görmemesinin tam aksine alkış ve takdirle karşılanması bundandır.
Hangi toplum, “Ben BOP eş başkanıyım” sözünü alkışlar? Hangi toplum, Apo’yu meclise davet edenleri desteklemeye devam eder? Hangi toplum, kendini sefalete düşürenlerin peşinden gitmeyi sürdürür? Bir toplum kıblesini kaybetmeye görsün. Gerisi savrulmak, futbol topu gibi oradan buraya gidip gelmektir.
Muhsin Yazıcıoğlu ahlaklı bir siyasetçiydi, imanı, inançları her şeyin önündeydi. N'oldu? Ahlak nutuğu........
© Habererk
