6.2’lik sarsıntı vicdan faylarını kırmaya yetti!
27 Aralık 1939’da meydana gelen 7.9 şiddetindeki “Erzincan depremi”nde tam 116 bin bina yerle bir oldu.
Depremde 32 bin 962 kişi hayatını kaybederken, 100 binden fazla vatandaş da yaralandı.
Yaralıların çoğu eksi 20 dereceye varan soğuk nedeniyle donarak can verirken kimi de devrilen sobalardan çıkan yangınlarda yanarak öldü.
Depremde yıkılan cezaevi duvarları sayesinde özgürlüklerine kavuşan mahkûmlar bile askerlerle omuz omuza vererek enkaz altında kalan vatandaşları kurtarmak için zamanla yarışırken, kötü kalpli fırsatçılar acıyı ranta çevirmenin derdine düştü.
Depremde yaşanan olumsuz hadiselerle ilgili Meclis'e bilgi veren dönemin İçişleri Bakanı Faik Öztrak,
‘‘Felaketten kurtarmak için her şeyi yapmak lazım iken vatandaşlarımızın bazı tecavüzlere uğradıkları rivayetini duydum. Mesela bunlardan bir tanesi, bir kadın enkaz altında kalmış, kolu dışarda imiş, bileziklerini almak için kolunu kesmişler, bu kadın şimdi hastanede imiş. Başka bir rivayet, yağma olmuş, hırsızlık olmuş.” diyerek felaket bölgesinde yaşanan insanlık dışı hadiseleri aktardı.
Tam 59 yıl sonra, takvimler 27 Haziran 1998’i gösterdiğinde bu kez Adana, 6.3'lük depremle sarsıldı.
142 insanımızın can verdiği depremin ardından harekete geçen kötü kalpli insanlar, “Biraz sonra çok şiddetli deprem olacak. Evleri terk edin” şeklinde dedikodular yaymaya başladı.
Halk arasında “Panik çıkarma” amacı taşıyan bu söylentilerin çıkarılma sebebi kısa sürede anlaşıldı.
İnsanlıktan nasibini almayan aç gözlü hırsızlar, dedikodular sonrası korkudan girilemeyen evleri ellerini kollarını sallayarak yağmalıyordu.
Sadece bir yıl sonra, 17 Ağustos 1999’da ise bu kez Marmara bölgesi depremle yıkıldı.
Depremin vurduğu yerleşim merkezlerinde herkes enkaz altında kalan yakınlarını kurtarmanın derdine........
© Haber7
