‘Soba’dan ‘kalorifer peteği’ne milli uçak serüvenimiz!
Müslümanların, dünya üzerindeki gayrimüslimlerden daha güçlü silah yapması bizatihi Allah Teâla’nın emridir.
Yüce Allah, mukaddes kitabımız Kur’an-ı Kerim’de;
“Düşmanlara karşı gücünüz yettiği kadar kuvvet hazırlayın. Savaş atları yetiştirin ki bu hazırlıkla Allah’ın düşmanlarını, sizin düşmanlarınızı ve onların ötesinde sizin bilemeyip de ancak Allah’ın bildiği diğer düşmanları korkutup yıldırasınız” (Enfâl suresi, 60. ayet) buyuruyor.
Hz. Peygamberimiz de bir gün minberde bu ayeti okuduktan sonra, “Bilesiniz ki, kuvvet atıştır, kuvvet atıştır, kuvvet atıştır” diyerek, savunmanın önemine vurgu yapıyor.
İlahi buyruklardan da anlaşılacağı üzere barışın ve güvenliğin yolu güçlü bir savunmaya sahip olmaktan geçiyor.
Savunmanın en önemli hususiyetini ise çağın gereklerine uygun modern silah ve cephane yeterliliği ile yetişmiş insan gücü teşkil ediyor.
Geçmişte yetiştirdikleri atlar, çağın ötesindeki kompozit yaylar ve çağ açıp çağ kapatan toplarla tarihe damgasını vuran ve “Allah’ın ordusu” övgüsüne mazhar olan milletimiz, Osmanlı’nın son günlerinde “yerli ve milli savunmanın” önemini yeniden fark etti.
1910 yılında yayın hayatına başlayan Osmanlı Donanma Mecmuası’nda “İstikbal denizlerdedir” yazarken…
Ertesi yıl, 1 Haziran 1911 tarihinde kurulan “Tayyare Komisyonu” ile Türk Hava Kuvvetlerinin temeli atıldı.
1916 yılına gelindiğinde “Osmanlı Tayyare Bölükleri”nin elinde tam 90 adet aktif uçak vardı.
İstiklal Savaşı’nda Anadolu’yu kurtarıp “mavi vatan” Ege’yi palikarya artıklarına kaptırınca, geriye “gök vatan”ı korumak kaldı.
Kendisi hiç uçağa binmediği halde “İstikbal göklerdedir” diyen Mustafa Kemal’in bu sözü doğrultusunda hava sanayisine ciddi ağırlık verildi.
Kurtuluş Savaşı pilotlarından Vecihi Hürkuş tarafından 1923 yılında inşasına başlanan VECİHİ-14 adlı ilk milli uçak 1924’te imal edildi.
İlk ve son uçuşunu ise 1925’te yaptı.
Çünkü Vecihi Hürkuş’un ürettiği yerli uçak, “izinsiz uçtuğu” gerekçesiyle durduruldu.
“Milli uçağı” beğenmeyen CHP tek parti iktidarı, aralarında Selahattin Reşit Alan’ın da olduğu 5 kişilik grubu Fransa’ya göndererek “uçak mühendisliği” eğitimi almalarını sağladı.
Alan, Türkiye’ye döndükten sonra “Selâhattin-1” isimli kendi uçağını imal etmeye başladı ancak gereken devlet desteğini göremediği için seri üretime geçilmedi.
1926 yılında ise........
© Haber7
