Bu devirde babana bile!
“Güvenme dostuna saman doldurur postuna!” diyenler hiç de iyi dememişler.
Güven olmayınca olur mu?
İnsanı en çok yoran “kırgınlık” değil, bir daha güvenememek.
Birinin bana olan güvenini sarsmaktan da, güvenimin sarsılmasından da çok korkarım.
Güvenin bittiği yerde korku başlar.
Kalbin “tamam” deyişidir güven.
Birine, birilerine güvenebildiğinde ruhun derin bir nefes alır.
Sürekli olarak endişe etmek, şüpheler içinde yaşamak ne ağır bir yüktür.
Güvenebilen insan manevi yüklerinden kurtulur, yükselmeye başlar.
Birisine güvenmek rüzgârın saçlarını okşamasına izin vermek gibidir.
Birisine güvenmek ne güzel bir duygudur.
Hele hele herkesin güvendiği bir insan olabilmek…
“Ben ancak güzel ahlâkı tamamlamak için gönderildim.” buyuran Hz. Peygamber’e (s.a.v.) risalet öncesi hayatında da “Muhammed el-Emin” denilirdi.
İnanılan, güvenilen, emin olunan Muhammed.
“Size şu dağın ardından bir takım süvarilerin gelmekte olduğunu haber versem beni tasdik eder misiniz?” sorusuna, “Biz senin yalan söylediğini hiç görmedik.” diyerek karşılık verenler, Muazzez Peygamberimizi (s.a.v) risalet öncesinden tanıyan kimselerdi.
O hiç yalan söylememiş, güveni sarsacak hiçbir davranışı olmamıştı.
Geçmişteki ve sonraki sözleriyle........





















Toi Staff
Gideon Levy
Tarik Cyril Amar
Stefano Lusa
Mort Laitner
Robert Sarner
Andrew Silow-Carroll
Constantin Von Hoffmeister
Ellen Ginsberg Simon
Mark Travers Ph.d