Enerjinin küresel denklemi
Birinci Dünya Savaşı’nın bir petrol savaşı olduğunu ifade edenler olmuştur. En azından Osmanlı açısından değerlendirildiğinde bu tezin bir karşılığı var. Genç Türkiye Cumhuriyeti’nin politik hedefi olan Misak-ı Milli’ye, Musul ve Kerkük hattında erişememenin bu tezle izah edebileceğimiz bir yönü de var muhakkak. O günün küresel güçleri Türkiye’nin Musul-Kerkük hattındaki enerji kaynaklarına erişmesini istemedi. Zira enerjiyi bulan sermayeyi buluyor. Sermayeyi doğru kullanmayı bilen de uluslararası denklemde gözardı edilemeyecek bir güce ulaşabiliyor.
Enerji deyip geçmeyelim.
Küresel düzlemde gördüğümüz birçok çatışma aslında enerji kaynaklarına sahip olma ve küresel ticaret yollarının kontrolünü ele geçirme merkezli olarak ortaya çıkıyor. Bu yönüyle bakıldığında Henry Kissinger’e ait olduğu söylenen; “Petrolü kontrol ederseniz ülkeleri, gıdayı kontrol ederseniz insanları yönetirsiniz” sözü, yaşadığımız dünya pratiğine karşılık geliyor aslında.
İsrail’in Gazze katliamlarını sadece siyonizmin faşist yönüyle izah etmek eksik kalabilir.
Başka bir açıdan bakıldığında Suudi Arabistan, Ürdün ve BAE çizgisinin Gazze’deki katliamlara beklenen tepkiyi göstermemesinin ardında başka sebepler olabilir mi?
Örneğin Hindistan’dan başlayıp Suudi Arabistan ve Ürdün üzerinden İsrail’e, oradan da Güney Kıbrıs’a uzayan, sonra Güney Kıbrıs’tan Yunanistan’a ve Avrupa’ya ulaşması planlanan “IMEC isimli Hindistan-Orta Doğu-Avrupa © Haber7
