Türk futbolunda ahlaki çürüme ve bahis skandalı
Türkiye Futbol Federasyonu Başkanı İbrahim Hacıosmanoğlu’nun açıkladığı “bahis skandalı”, Türk futbolunun yapısal sorunlarını yeniden gündeme taşımıştır.
Açıklamaya göre 571 aktif hakemden 371’inin bahis hesabı bulunmaktadır; 152’si aktif olarak bahis oynamakta, bir hakem ise 18.227 işlem gerçekleştirmiştir.
Bu veriler, münferit etik ihlalden ziyade, futbolun kurumsal yapısında kökleşmiş bir değer erozyonuna işaret etmektedir.
Sorun, teknik veya idari değil; daha temelde, ahlak krizidir.
Hakemlerin bahis faaliyetleri, yasadışıdır; ancak bu eylemlerin asıl anlamı, mesleki kimliğin çözülmesi ve etik özdenetimin ortadan kalkmasıdır. Hakemlik, adaletin sahadaki somut yansımasıdır. Bu yansımanın yozlaşması, futbolda güven ilişkisini bütünüyle sarsar. Çünkü oyunun meşruiyeti kuralların olmasında, uygulanmasında ama en çok da o kurallara inançta yatar.
Ahlakın dayanağı, dışsal yaptırım değil, içsel tutarlılıktır. Yasalar, davranışı düzenler; fakat ahlak, o davranışın anlamını kurar. Dolayısıyla hukuki çerçevenin varlığı, tek başına etik bir alan yaratmaz. Futbol da, kurallarla oynanan bir oyundur; kuralların etik bağlamı çöktüğünde, oyun kalmaz.
Modern spor, tarihsel kökeninde bedensel ve ruhsal disiplini birleştiren bir etkinlikti. Antik Yunan’da arete /erdem kavramı, atletin gücünü de, ölçülülüğünü de tanımlardı. Günümüzde spor, piyasa ekonomisinin bir uzantısına dönüşmüştür. Performans, karakterin değil, verimliliğin ölçütü haline gelmiştir. Bu dönüşüm, sporu anlamından koparmış; kazanmanın etik değer üzerindeki belirleyiciliğini ortadan kaldırmıştır.
Bahis sistemi, bu dönüşümün en belirgin yansımasıdır. Sporun doğasında yer alan belirsizlik, piyasada ticari bir fırsata........





















Toi Staff
Gideon Levy
Tarik Cyril Amar
Stefano Lusa
Mort Laitner
Robert Sarner
Andrew Silow-Carroll
Constantin Von Hoffmeister
Ellen Ginsberg Simon
Mark Travers Ph.d