Dijital Bağımlılık: Çağımızın Görünmez Kuşatması
Tarım toplumunda toprak ve emek merkezdeydi; sanayi toplumunda makine ve fabrika. 20. yüzyılın ortalarında televizyon, kitle iletişiminin yeni yüzü olarak hayatımızı değiştirdi. Bugün ise dijital çağın içinde yaşıyoruz.
Her an elimizde tuttuğumuz telefon, saatlerimizi ayrıdığımız bilgisayar, uyku öncesi vaktimizi alan tablet… Hepsi hayatımızın sıradan parçaları hâline geldi. Bu araçların sağladığı kolaylıklar inkâr edilemez. Fakat tam da bu kolaylığın içinde derin bir tehlike yatıyor: dijital bağımlılık.
Bağımlılıkların en tehlikeli tarafı, alışkanlıkla arasındaki sınırın bulanık oluşudur. Sigara, alkol bağımlılıklarında bu sınırı fark etmek kolaydır; eninde sonunda zararı gözle görülür hâle gelir. Vücut tahrip olur, hastalıklar aman vermez hale gelir, anlarsınız ki, fena bir durumdasınız…
Oysa dijital bağımlılık çok daha sinsi bir şekilde işliyor. Bir öğrenci, ders çalışmaya oturduğunda birkaç dakika sonra telefonunu eline alıyorsa, bir genç, arkadaş buluşmasında sohbetten çok ekranına bakıyorsa, bir aile bireyleri aynı mekanda toplanıp birbirlerinin gözlerinin içine bakmak, konuşmak, sohbet etmek yerine sessizce sosyal medyada gezinmeye dalıyorsa, işte orada alışkanlık çoktan bağımlılığa dönüşmüştür.
Dijital bağımlılık, ruh sağlığını derinden etkileyen bir sorundur. Sürekli bildirimlere maruz kalmak dikkat süresini kısaltıyor; insanın zihni derinleşmek yerine yüzeyselleşiyor.
Kaygı, öfke kontrolü sorunları, anlık tatmin arayışları ve özgüven eksikliği, özellikle gençler arasında giderek yaygınlaşıyor.
Sosyal medyanın sanal “beğeni”leri, bir neslin mutluluğunu gerçek başarı ve ilişkilere değil, ekran karşısında alınan geçici tepkilere bağlar hâle getiriyor.
Bir kişinin, telefonuna bakmadığında huzursuz olması, “acaba bir şey mi kaçırdım?” endişesiyle sürekli bildirimleri kontrol etmesi, modern zamanların yeni bağımlılık krizinin göstergesidir. Bu, yalnızca bireysel bir problem değil;........
© Haber7
