Abdülhak Molla da Recep Tayyip Erdoğan da haklı çıktı…
Biraz tarih bilmek iyidir. Tarihi şahsiyetlere dair bilgiler de iyidir. Olanı biteni anlayabilmek ve kavrayabilmek için, bu gün olanların dünden kaldığını görebilmek için gerilere gitmek yararlıdır…
Abdülhak Molla (1786-1854), hekimbaşı, şair ve edip kimliği ile maruftur. Süleymaniye Tıp Medresesi mezunu, müderristir (1801). Ağabeyi Mustafa Behcet Efendi’ de hekimdir ve hekimbaşıdır. Onun hekimbaşılığı sırasında saray hekimi olmuş; ama yaşı ve deneyimi nedeniyle abisi Saray’ı Cedit yerine Saray’ı Atik’de göreve başlatmıştır. Fırtınalı sayılabilecek hayatında sürgün de vardır, taltif de… Bir yıllık bir Edirne sürgünü sonrası Sarây-ı Cedîd’e hekim tayin edilmiş; çeşitli ilmî pâyeler alarak devlet kademelerinde değişik idarî görevlerde bulunmuştur. Ağabeyi Mustafa Behcet Efendi’nin vefatı üzerine, onun yerine hekimbaşı tayin edilmiş; Anadolu kazaskeri, sonra Rumeli Kazaskeri payeleri almış; Hekimbaşılık vazifelerine birkaç kez azil ve atama yoluyla gidip gelmiştir. 1853’te, Rumeli kazaskerlerinin en eskisine verilen “reîsü’l-ulemâ” unvanını almış, bir yıl sonra Bebek’teki yalısında vefat etti (19 Mayıs 1854). Sultan Abdülmecid’in iradesi ile daha sonra pek çok devlet adamı, âlim ve şairin defnedildiği Divanyolu’ndaki II. Mahmud Türbesi hazîresine ilk defnedilen kişi olmuştur. Abdülhak Molla, tabip olmasının yanısıra âlim, edip, şair, güzel konuşan, zarif ve nüktedan bir kimse idi. Bu meziyetleri sebebiyledir ki. II. Mahmud’un yakın çevresine girmiş ve musâhibleri arasında bulunmuştur. Cevdet Paşa, gezmeyi pek sevmeyen Sultan Abdülmecid’in, Abdülhak Molla’nın Bebek’teki yalısına iki defa gittiğini, böylece ona verdiği kıymeti diğer devlet ricâline göstermek istediğini söyler. Şairliği tabipliği kadar önde olmamakla birlikte gazel, kıta, beyit olarak pek çok şiiri günümüzde de bilinir, zikredilir...
Yalısındaki eczanesinin kapısına astırdığı, “Ne ararsan bulunur derde devâdan gayri” mısraı meşhurdur. Ancak bu günlerde herkesin sıklıkla söylediği bir beyti vardır ki, kendisinden dahi daha meşhurdur. Beyit bilinir de, söyleyeni pek bilinmez… "Bu mesel ile bulur cümle düvel fevz-ü felâh; Hazır ol cenge eğer ister isen sulh-ü salâh./ Bütün devletler kurtuluş başarısını bu ibretlik sözde bulur; Şayet barış istiyorsan savaşa hazır ol." Günümüze intikal eden bir Latin atasözü de vardır ki, bir nevi aynıdır: “Si vis pacem, para bellum./ Eğer barış istiyorsan, savaşa hazır ol.”
Rusya – Ukrayna arasındaki uzayan........
© Haber7
