Yiğidim ‘butlan’ım burda yatıyor!..
Cumhuriyet Halk Partisi için bugünlerde en çok tartışılan kavramların başında “butlan” geliyor.
‘Butlan’, Arapça kökenli bir kelimedir. Hukuk, din ve felsefe alanlarında kullanılır ve genel tanımı “geçersizlik, boşluk, hükümsüzlük”tür.
Kemal Kılıçdaroğlu’nun devrildiği son kurultayın ‘butlan’ sayılması gerektiği, diğer iç siyasi ve ekonomik ve hatta küresel tartışmaların bile önüne geçmiş durumda…
Kelimeyi biraz daha açarsak…
“Butlan”, bir şeyin hukuk ve mantık anlamında geçersizliğini anlatır. Ortada bir sonuç ‘var gibi’ görünse de aslında bu geçerliliği olmayan yani ‘sonuç doğurmayan’ bir durumdur. Hukukta da aynı anlama karşılık gelir: “Bir işlemin en baştan itibaren geçersiz ve yok hükmünde sayılması”dır. Fakat ‘butlan’ bazen ‘fesih’le karıştırılır.
Felsefî ve dinî literatüre baktığımızda da aşağı-yukarı aynı sonuca ulaşırız. Fakat dinî –özellikle İslâmî- açıdan baktığımızda ‘butlan’ neredeyse ‘bâtıl’ kelimesi ile akrabadır. Dayanaksız, sahte, gerçeğe aykırı durumları anlatmak için kullanılır. Misal; İsra Sûresi’nde “Hak geldi, bâtıl zâil oldu” (81) ayetini “Gerçek geldi, butlan olan yıkıldı (ortadan kalktı)” diyerek de tercüme edebiliriz. Başka birçok örnek verebiliriz elbette…
Bir düşüncenin temelsiz olduğunu anlatmak veya bir iddianın asılsız olduğunu vurgulamak için de “butlan” kelimesini (boş, yok sayılan, geçersiz) kullanırız.
En doğru yaklaşım şudur: “Butlan, hukukta işlemleri, felsefede düşünceleri, dinde ise inançları değerlendirme ölçüsüdür. ‘Butlan’ olan şey, sadece yanlış değil; temelden hükümsüz kabul edilir.”
***
Ülkemizde 19. yüzyıldan bu yana neredeyse hiç bitmeyen tartışmalardan biri de “aydın” ve “münevver” tartışmasıdır.
“Butlan”ın gölgesinde neden bu tartışmayı hatırlama ihtiyacı duyduk, anlatalım…
‘Aydın’, hem felsefî hem de toplumsal derinliği olan meselelere farklı düşünce sistematiği üzerinden yaklaşan insandır. Referansı Batı’dır. Kendini konumlandırırken ‘iktidarla arasına mesafe koyan’ kişi olarak tarif eder. İktidarın ürettiği herhangi bir şey toplum lehine de olsa bu sınırın ötesine geçmemek adına ‘taraf’ görünmemek için ağzını açmaz. Sekülerdir. Pozitivisttir. Sadece aklı temsil eder. Mesela Gazze gibi derin insanlık trajedisi karşısında bile ya sessiz kalmayı tercih eder veya zalimle mazlumu eşitleyen bir aymazlıkla davranır. Organik değildir.
Her ne kadar ata-babaları Jean-Paul Sartre, “Aydın, kendi sınıfının ötesine geçip, başkalarının acısını hissedebilen kişidir” dese de öyle değildir.
Batıcı entelektüelleri, daha doğrusu kendini “aydın” makamında görenleri eleştiren Cemil Meriç’e göre ise “aydın”, “Başkalarının fikirleriyle düşünen, kendi köklerinden kopmuş zavallıdır.”
Çünkü “aydın”, Fransızca “intellectuel” veya “éclairé” kelimesinden türemiştir. Batı modernleşmesinin ürünü olduğu için Batıda durduğu gibi durmaz bizde.
“Münevver” ise “manevi aydınlanmayı (da)” ihtiva eder. Hem aklı hem de kalbi temsil eder. Arapça “n-v-r” kökünden gelmiş, “nurlanmış, aydınlanmış” anlamlarında kullanılır. Dolayısıyla kültürel bir devamlılığı, insana yakın olmayı, dinî değerlerle barışık yaşamayı süreklilik halinde hayata dâhil eder. Günümüzde, her ne kadar, “aydın” ve........
© Haber7
