Suriye Bölgesel Savaşın Fünyesi
15 Mart 2011’de Suriye İç Savaşı (El Harb el Ehliyye es Suriyye) başladığında bir çoğumuz bunu Arap Baharının bir uzantısı görüyorduk. Esad Rejiminin baskılarının altında inleyen Suriye halkı bir aşamaya gelmiş ve tepkisini gösteriyordu. Arap Ligi toplantısında, bir gün senin ülkende de iç karışıklıklar çıkartacaklar diyerek B. Esad’ı uyaran Kaddafi biraz da gülümsemelerle dinlenmişti. O zaman da Suriye İç Savaşının ilk ateşi yandığında da olayı en fazla dar bölgesel çapta görme eğilimi hakimdi. Savaş kabul edildikten sonra ise bitiş süresine dair çok iyimser vadeler biçildi. Tam Esad bitti derken, Rusya Savaşa dahil oldu ve süre uzadı. Değişen sadece süre değildi, Suriye’de taraf bölgesel güçler de taraf değiştirdiler. Ülkemiz de bunlardan biriydi kuşkusuz. Hatta Rusya ile işbirliği Avrasya İşbirliği büyük resminin içinde yer aldı. Bu konuda birçok teori ortaya atıldı. Başlangıçta birlikte olduğumuz ABD’nin emperyalist emelleri, politikaları yeniden keşfedildi. Ülkemizde artık bağımsızlıkçı Avrasya işbirliği ön plandaydı. Dönemin ifadesiyle Natocu veya Amerikancı olanlar tasfiye edildi Suriye Savaşının bu yeni döneminde.
Diğer yandan, Rusya’nın Ukrayna devlet başkanı Yanukoviç’in talebiyle asker göndermesi ve 2014 yılında Kırım’ı ilhakıyla başlayan süreç, 2022’de Ukrayna’nın işgaline yol açtı.
Suriye’deki vekalet savaşlarından farklı olarak Ukrayna’da büyük oranda nizami devlet orduları savaşıyorlardı. Teorik olarak iki cepheden fazla cephede savaşmak büyük güçler için bile bütçesel ve beşeri anlamda yönetmesi zor bir süreçtir. Gerçekçi değildir. Rusya’nın yorulacağı analizlerini yaptık ama bu kadar da erken bir şekilde Rusya’nın süper güç olma kararını esneteceğini düşünmemiştik. Trump ve ekibinin gelişiyle birlikte Çin süper düşman pozisyonuna oturtulunca zarlar yeniden atıldı. Rusya yaptırımların kaldırılması, finansal desteğin sağlanması gibi avantajlar karşılığında Suriye’den çekildi. Suriye üzerinde Amerika, İsrail ve İngiltere etkili bir hava ağı (Askeri Teknik Devrim diliyle “AD/ Access Denial) oluşturdular. Bir taraftan İdlip HTŞ güçlerinin Şama hızla ilerlemesi sağlandı, bir taraftan da Irak’tan, Lübnan’dan yardıma gelmek isteyen gruplar Amerika ve İsrail tarafından bombalandı. Suriye’de yeni bir yönetimin ilk adımları atıldı.
Tabi ki Esad da ayrılmak zorunda kaldı. Ukrayna konusunda ise ABD bazı bölgeleri Rusya’ya bırakma karşılığında Ukrayna’nın nadir elementlerine ve toprak minerallerine el koydu. Buna dair nihai anlaşma geçtiğimiz günlerde imzalandı. Bu o kadar, birbirini tamamlayan bir strateji oyunu ki, ABD’nin Çin ile ekonomik ve ticari savaşında elinde en fazla nadir element bulunan Çin’in ihracata engel koymasıyla Ukrayna’nın nadir element zenginliğine Amerika’nın el koyması birbirini tamamlayan iki olay olarak ortaya çıktı. Bu aşamadan sonra Ukrayna’nın nadir elementler ve toprak mineralleri bulunan bölgelerine Rusya saldırmayacaktır. ABD ile vardığı anlaşma bunu gerektirmektedir. Nitekim anlaşma imzalanır imzalanmaz Trump ilk defa Rusya’yı suçlayan bir açıklama yapmıştır. Ayrıca bu anlaşma kesinlikle tek taraflı avantaj ve dezavantajlardan oluşmamaktadır. Çin Rusya için Uzakdoğu ve Orta Asya ile Afrika’da Rusya’nın da rakibidir. Amerika için ise artık Çin apaçık stratejik rakip ve düşmandır. İşte bu çıkar örtüşmesinin Suriye’de yeni bir denge yaratacağı da görece yeni anlaşılan bir sonuçtur. Rusya usta bir mecburi manevra ile Suriye’den çıkmış, İran’a ve Suriye’ye desteğini kesmiştir. Karşılığını Ukrayna’da fiilen işgal ve ilhak ettiği bölgelerde kalarak alacaktır. Bu dönemin sonunda İsrail’in ikonik bir görsellik ile Suriye’deki ulusal ve İran askeri altyapılarını çökertmesi; Hamas ve Hizbullah liderlerini ve bölgedeki nizami/ milis İran generallerini yok etmesi; İran’ın güvenli bölgesinde suikastler gerçekleştirmesi; vb olaylar neticesinde sadece Suriye’de değil, Ortadoğu bölgesinde yeni bir konsept ve jeopolitik oluşmuştur. Rusya’nın boşalttığı alana ABD kendisi nizami birlikleriyle girmemiş vekil güçleri (HTŞ ve PYD/ YPG), imtiyazlı müttefik devleti (İsrail) ve ittifakına icbar ettiği yeni devleti (Türkiye) müttefiklik derecesine göre yetkili kılarak Suriye meselesini onlara delege etmiştir.
(Bu arada, zaten bir süredir de gözlemlendiği üzere Türkiye ABD kampına tekrar geri dönmüştür. Bir dönemin Avrasyacı retoriği sonlandırılmıştır.) Savaşın finansal ödemeleri ise Katar, BAE ve Suudi Arabistan tarafından yapılacaktır.
SURİYE’DEKİ YENİ DURUM KALICI OLACAK MI?
Daha önceki yazılarımızda sıklıkla Suriye’deki süreçlerin ABD ve İsrail’in elinde olan bir Manuel’e göre yürütüldüğü ve bizim bundan bilgimizin olmadığını, İsrail’in daha genişlemeci olacağı ve ABD’nin ise Suriye’yi bir atlama taşı olarak kullanacağı hususlarını dile getirmiştik.
Ayrıca yeni Amerikan küresel politikasının istikrarsızlık merkezli olduğunu, özellikle diri bölgesel güçlerin kesişme bölgelerinde krizler yaratıp, üstünü açık bırakarak onları meşgul ettiğini, zayıflattığını, vs uzun uzun açıklamıştık. Bu hususlar ilaveten Ortadoğu’nun ve Suriye’nin bu kötücül politikalara elverişli kırılgan ve çok katmanlı yapısından da bahsetmek yerinde olacaktır. Zira tüm bu nedenlerle Suriye tam anlamıyla ateş almış bir bünyeye dönmüştür, kendisinin ve bölgesinin ateş topuna dönmesi an meselesidir.
Olayları genel olarak sıraladığımızda bu hüküm cümlesi daha iyi anlaşılacaktır. Rusya etkisi ve Esad bölgesi olmasından dolayı savaşın etkilerini diğer bölgelere kadar hissetmemiş, Lazkiye, Tartus gibi şehirlerin bulunduğu Akdeniz kıyısındaki Nusayri bölgesi, yeni dönem sonrası ilk istikrarsızlıktan nasibini alan bölge olmuştur. HTŞ gruplarıyla eski rejim yanlısı silahlı grupların çatışması bir anda sivillerin de öldürülmesi olaylarına dönüşmüştür. Halen bölge durulmuş değildir. Eski rejim yanlılarının silahlı bir direniş örgütü kurdukları, HTŞ gruplarının ise bölgede tam bir hakimiyet kurmak istedikleri bilgileri herkesçe bilinmektedir.
Belki önümüzdeki günlerde ABD- Rusya anlaşması Ukrayna üzerinde tamamlanırsa Rusya bölgeye bizzat olmasa da vekil güçler eliyle müdahalede bulunabilir. ABD de buna müsamaha ile bakabilir. Bu Nusayri Bölgesindeki sivillere yönelik tedhiş ve öldürmeler nedeniyle Suriye iç dengelerinde hareketlilik olmuştur. Özellikle SDG Ve Dürzi bölgesi öz savunma amaçlı olarak silah bırakmayacaklarını, HTŞ Merkez rejimiyle iyi ilişkiler sürdüreceklerini ama ayrı hiyerarşik yapıda Ordu istihdamına devam edeceklerini ilan etmişlerdir. Ayrıca, SDG yöneticileri Nusayri toplumuna el uzatma niyetlerini tebarüz ettirmişlerdir. Ayrıca, ülkemizde de bu olaylar protesto edilmiştir. Bu olayla nedeniyle Suriye sahasının az görünür ortakları İngiltere ve özellikle Fransa bölgede himaye sağlayacaklarının işaretlerini vermişlerdir. Akdeniz kıyısındaki Lazkiye limanı işletmesi ve yatırımları Fransızlar almıştır. (Fransız CMA CGM, Suriye asıllı Fransız-Lübnanlı milyarder Rodolphe Saade ve ailesi tarafından işletiliyor. Bununla birlikte Yıldırım Holding'in de CMA CGM'de yüzde 24'lük hissesi bulunmaktadır. Ortaklığa ilk adım, Yıldırım Holding'in CEO'su Robert Yüksel Yıldırım’ın, 14 yıl önce CMA CGM'in beş milyar doları aşan borçlarını ödemekte zorlanması........
© Haber7
