İttifak kurmak ittifakı yaşatmak, bilgeliğin kurduğu ittifaklar
Ne zaman küresel veya daha alt düzeyde bölgesel düzen bozulsa ya da yeni düzen kurulması söz konusu olsa ittifaklar oluşturma meselesi ortaya çıkar. Bu zorunlu bir durumdur. Zira en kuvvetli ve büyük olan güç zayıf ve küçükler olmadan hegemonyasını kuramaz, kursa bile rıza ve ittifak olmadan bu ittifakı yaşatamaz. Şu halde devletler arası denge ve mücadelede ittifaklar kurabilmek ve yaşatabilmek hayati derecede önemlidir.
Sadece devletler arası mı? Tabi ki hayır, bizatihi devletlerin ve milletlerin içinde de ittifaklar kurabilmek, yaşatabilmek önemlidir. Buna farklı isimlendirmeler yapılabilir. Güç birliğinin inşası, iç birliğin sağlanması, milli bütünleşmenin gerçekleştrilmesi, pazar entegrasyonunu bölgesel entegrasyonun kurulması, küresel düzen inşası, vb. Bunların her birinde ittifak kurmanın ve yaşatmanın bir formunu buluruz. Sadece kurulacak ittifakların ilgili aktörlerin durumuna göre şekilleri değişir. Ama muhtevaları, özleri aynıdır. Mesela ilk oluşum aşamasında olan bir devlet yapısı için ittifak devletin beşeri zeminini bir araya getirebilmektir. Farklı aileleri, kesimleri, kültürleri ortak ve eşit yaşamaya ikna edebilmek ve yeni doğacak gücün yapısını ilmek ilmek örebilmektir.
Ayrıca bu embriyo aşamasında kurulacak iç ittifakın kriterlerini, ilişki biçimlerini, manevi ve psikolojik özünü bizatihi temsil ve ihya etmektir. Bunu semavi dinlerin dünyevi (seküler) planda somut yapılara bürünmeleri esnasında görürüz. Ancak, bu bizim açımızdan kategori üzeri sayılabilir. Zira, gerçekleştirilen değişim büyük değişimdir. Ancak, örnek alınması önerilir. Mesela Hazreti Peygamber (asm) içinde yaşadığı toplumu birleştirirken daha peygamberlik görevi omuzlarına yüklenmemiş iken Hılful Fudul yani Erdemliler Anlaşmasına katılarak bu misyonunu görünür kılmıştır. Birleştirici yönünü kendisinin değil bütün Mekkelilerin kabulü ile temsil ettiği Muhammedül Emin sıfatı beslemiştir. Beşeri zemini oluştururken “İnsanlar arası üstünlük takva iledir” (Allah katında en değerliniz Ondan en çok korkanınızdır (En fazla takva sahibi olanınızdır) ilkesini önde tutmuştur. Kavmini dinlemiş, kimseye yüz çevirmemiştir. Adaletin tahakkukunu merkezi bir yerde tutmuş, “Kızım Fatıma bile olsa adaletle hükmederdim (cezasını verirdim) demiştir. İlk iptal ettiği kan davası, ilk iptal ettiği faiz borcu kendi yakınlarının davası ve faiz alacağıdır. Bunlar tabi ki son semavi din olan İslam dininin yaşanması, tebliği ve getirdiği sıra dışı
sistemik yeniliklerdir. İşte ilk güçler oluşurken, kendi içlerinde benzeri bir yaşam ve ilişki biçimini, değerler sistemini, seküler düzenlemeleri içerirler. Hiçbir güç bir değerler ve ilişkiler temeli olmadan doğamaz.
Güçler doğduktan sonra aslında ben iç ve dış ittifaklar kurayım, bu yol ile güçlü olayım mantığından ziyade olağan ve kendiliğinden böyle bir tutum içine girerler. Mesela güçlü olmaktan çok, ilk önce adaleti sağlamak öncelenir. Yaşayan topluluğun refahı, güvenliği, huzuru, gönenci önemsenir. Buna içsel motivasyonlar diyebiliriz. Diğer yandan ise ortaya çıkan gücün ittifakları aslında oluşan dönemsel boşluklardan, ihtiyaçlardan, beklentilerden beslenir. Şöyle ki dönemsel olarak var olan ayrı toplumsal yapılar ve devlet güçleri yeni oluşan gücü kendi yaşamları ve gelecekleri için tercih edilebilir müttefik görürler. Hatta bağımsız güç oluşumunda bu ittifak kavramını da aşan bütünleşmeler görülebilir. İlk Osmanlı Beyliği kuruluşunda Karesi Beyliğinin bütün toprakları,egemenliği ve bürokrasisi ile Osmanlı Devletine implantasyonu gibi. İmplantasyon kavramını bilerek kullandım. ZIra bu bütünleşme zahiri bir entegrasyon değildir. Karesi beyleri ve bürokrasisinin fetihçi programları yönleri ve şekilleri itibarıyla Osmanlı Gücüne taşınmıştır.
Bu konuda çok örnek vardır. Diğer taraftan ittifakın bir diğer koşulu olan karşılıklı ihtiyaç ve dönemsel ittifak koşullarının oluşturulması fevkalade önemlidir. Bu yüzdendir ki, akıllı güçler ittifak arayışından daha da önemli olan “İttifak koşullarını oluşturmayı” önemserler. Bu ittifak koşullarını oluşturma meselesi güçler büyüdükçe daha da önem kazanır. Zira bir çok ittifakın oluşturulması ciddi maliyet gerektirir, ancak ittifak koşullarının etkisiyle tesis edilen ittifaklar taraflar açısından maliyeti düşük, değeri büyük ittifaklardır. Doğan güç orta ölçekli bir seviyeye eriştiğinde diyebiliriz ki onu eşitlerinden ayıran paritelerden biri güçlü ittifaklar kurabilme yeteneğidir. Bölgesel güç olarak da tanımlanan bu kategori süper lig öncesi agresif benzerleriyle rekabet ve mücadele edeceği gibi kendisini herhangi bir süper gücün rakip olarak algılaması riskiyle karşı karşıyadır.
Bunun dışında oluşturduğu ağırlık itibarıyla yine büyük güçlerin politika ve emelleri açısından hedef haline gelebilir. Dolayısıyla son derece dikkatli olması gereken bir noktada bulunmaktadır. Hassas stratejilere yatkın ve yetenekli olması beklenir. Bu stratejiler ağırlıklı olarak Bölgesel güçlerle saldırmazlık ve entegre ticaret bölgeleri, küresel süper güçler ile işbirliği şeklinde olmaktadır. Bu elbette mutlak kural değildir. Zira bu ve buna yakın stratejileri dikkate almadığı için tarihin agresif hasımları veya süper güçler tarafından yıkılmış orta ölçekli güçlerle doludur tarihin arka bahçesi. Bu seviyedeki güçlerin ittifaklar dışında üzerinde yoğunlaşacakları özsel konu ise inovatif yeteneklerin geliştirilmesi, fark yaratan üretim kapasitesinin artırılması, iç ve dış ittifaklara hazırlık ve icraya matuf ideolojilerin, kültürün ve siyasetin yaratılmasıdır. Bunun ittifaklar açısından katkısı şudur ki, değerli ve fark yaratacak, yüksek sinerji doğuracak müttefikler ile anlaşılmasının gerekliligidir. Osmanlı Beyliğinin İsfendiyaroğulları (Denizcilik), Germiyanoğulları (Dönemin endüstriyel hammaddesi Şap ve devlet ve ilim müktesebatı), Karesioğulları (Nitelikli fütuhatçı bürokrasi), vb. Ancak, bu tarz ittifakı ilhak gibi algılamak hayati yanlışlıklar içerir. İkinci Dünya Savaşında Hitler'in sanayii kapasitesine sahip Çekya'yı, Avusturyayı ilhakı beklenen neticeleri vermemiştir. İttifak ve bütünleşmenin aşırı farklı bir örneği İngiltere- Hollanda Barışıdır (1682). İngiltere kendi iradesiyle kısa vadede büyük tavizler vererek bu batış ve ittifakı önermiş ve gerçekleştirmiştir.
Aynı soy, aynı din, aynı kültüre dayanan devletler arası ilişkiler egemenlik transferi riskinin yüksek olduğu ülkelerdir. Bundan dolayı işbirliği ve ittifaklarda büyük kazançlar olduğu gibi büyük riskler de şuur altında hayat imkanı bulurlar. Böylesi bir algının önüne geçmek gerekir. Bu özelliklere sahip egemen güçlerin arasında sanılanın aksine çatışma........





















Toi Staff
Gideon Levy
Tarik Cyril Amar
Stefano Lusa
Mort Laitner
Sabine Sterk
Robert Sarner
Andrew Silow-Carroll
Ellen Ginsberg Simon
Constantin Von Hoffmeister
Mark Travers Ph.d