Gelir dağılımında denetimin rolü
Değerli Okurlarım!
Bildiğiniz üzere BDDK, Türkiye’deki banka hesaplarına ilişkin düzenli olarak istatistikler yayımlıyor. Geçenlerde açıklanan verilerden biri, oldukça dikkat çekici bir tabloyu gözler önüne serdi.
Açıklanan verilere göre; banka hesabında 1 milyon TL ve üzeri mevduat bulunan kişi sayısı tamı tamına 2,3 milyona ulaşmış.
Geçen yıl bu sayı 1,6 milyon imiş. Bir yılda tam I artış var.
"Yahu canım, milyon da para mı bu enflasyon ortamında?" diyebilirsiniz.
Eh, haklısınız… Ama biraz derinleştiğimizde mevzunun özü ortaya çıkıyor.
-Türkiye’deki toplam banka mevduatlarının x’i, 2,1 milyon kişiye ait.
-Bu kişilerin hesaplarında toplam 15 trilyon lirayı aşkın para var.
-Bundan 5 yıl önce, bu kesimin sistemdeki payı U civarındaydı. Şimdi bu oran x’e çıkmış durumda.
Bu rakamlar bize neyi gösteriyor?
Nereye varmak istediğimi, TÜİK’in açıklamış olduğu son gelir dağılımı verileriyle size anlatayım.
Türkiye’de en yüksek gelir grubunun toplam gelirden aldığı pay H,1! En düşük gelir grubu ise toplam gelirden sadece %6 pay alıyor.
İşte bu durum, banka mevduatlarında da kendini gösteriyor.
Anlatmak istediğim bu! Gelir dağılımı mevzuu, açıklanan her istatistikte kendini gösteriyor.
Hepimiz gelir dağılımı rakamlarını son yıllarda yaşanan yüksek enflasyona bağlıyoruz. Ancak bu mesele daha eski ve derin bir mesele. TÜİK istatistiklerine baktığımızda bundan 10 yıl öncesinde de en düşük gelir grubunun toplam gelir içerisindeki payının %6 civarında olduğunu görüyoruz. Ancak en yüksek gelir grubu payını F,5’tan H’e çıkartmış.
Peki ne yapılabilir?
On yıllarca devam eden bir meselenin, çözümüyle ilgili kitaplar yazılabilir elbet.
Ancak temel konu başlıkları zaten belli:
Öncelikle enflasyonla mücadelede kararlı duruş sürdürülmeli. Çünkü enflasyon, sabit gelirliden servet transferi yapan en sinsi mekanizmadır. Görünmeyen bir vergidir. Emeklinin, asgari ücretlinin cebinden her ay sessizce para çeker. Bu nedenle enflasyonu düşürmeden gelirde adaletini........
© Haber7
