Yunan kimliğinde Osmanlı travması devam ediyor
On yıldır Atina’daki Yunan arşivleri arasında çalışan ve kısa süre önce Megali İdea adlı kapsamlı bir kitap çıkaran Doç. Dr. Esra Özsüer ile ilgili yazımız büyük ses getirdi.
Yazıda, Özsüer ile röportajımızın giriş bölümünü yayınlamıştık. İlk sorumuz olan “Megali İdea, yani Büyük Yunanistan ideali hala yaşıyor mu” sorusuna Özsüer, özetle “Yunanistan yayılmacılığı sosyolojik anlamda hala canlıdır” diye yanıt vermişti.
Şimdi röportajın devamına geçelim….
Gaffar Yakınca (GY): Hocam, bizim İstiklal Harbimiz, Büyük Zaferimiz, Yunanlıların tabiri ile Küçük Asya Felaketi, Yunanistan siyasetinde büyük etkilere yol açmış ama, ben şunu merak ediyorum: Bu yenilginin Yunan kimliğinin oluşumunda da büyük bir etkisi var mı? Yunanlılar açısından bu kadar büyük bir olay mı?
Esra Özsüer (EÖ): Evet, çünkü 1844’ten itibaren bu ülküye tutunmuş bir milletten söz ediyoruz. Düşünsenize, 1844’ten 1922’ye kadar hayatınızı politik anlamda tek bir ülküye bağlıyorsunuz. Bu ülkü size sadece siyasi bir motivasyon sağlamıyor, büyük ve güçlü Yunanistan’ın verimli Batı Anadolu toprakları ile birleşmesine dair ekonomik beklentiyi de içinde taşıyor.
Buraları görüyorsunuz, buralar kırsal çorak yerler. Buralarda ekonomik kalkınmayı tarım ve hayvancılık ile sağlayamazsınız, son dönemde turizm ile idare ediyorlar. Ama Batı Anadolu tam tersidir. Bir yere bir şey ekin, fışkırır oradan. Bu durumu mübadillerin anılarında çok sık görürsünüz, İyonya topraklarının bereketinden hep bahsedilir.
Megali İdea’nın bir başka anlamı da Osmanlı’dan intikam almak, Osmanlı’dan rövanş almak.
Şimdi, hem siyasi ülkü hem ekonomik hedef hem de bir intikam arzusu olarak görülen Megali İdea’nın bitişi Yunanistan’da ciddi anlamda bir travmadır.
Çünkü hedef gerçekleşmemiş, üstüne hem siyasi hem ekonomik hem de toplumsal anlamda ülküsel bir kayıp vardır. Bu Yunan toplumu için bir boşluk hissidir.
Buraya gelen yeni yüzler, (göçmenler) Yunanistan’a ek bir yüktür. Bu yeni bir toplumsal çatışma kaynağıdır. İzmir’den Orta Anadolu’dan gelen mübadiller yeni iş ve aş ihtiyacı ve artan rekabet demektir, mübadiller o dönemde pek sevilmezler.
Tüm sebeplerden dolayı, bu travma yeni Yunan kimliğinin oluşmasında toplumu derinden etkilemiştir, soğuk duş etkisi yaratmıştır.
GY: Peki bu travmayı nasıl aşmışlar? Ya da aşabilmişler mi?
EÖ: Bakın şimdi size çok net bir şey söyleyeyim, Yunanistan, bu travmayı günümüze kadar sürdürdü. Evet, belki bugün merkeze Küçük Asya Felaketini alıp da “vah vah” demiyor. Ama onun getirdiği yansımaları İkinci Dünya Savaşındaki İtalyan ve Alman işgallerinde yaşadı, iç savaşta yaşadı, ondan sonraki bütün ekonomik krizler, nepotizm olarak adlandırdıkları siyaset laçkalaşması, hepsi bir anlamda bu travmanın bir yansıması. Bugünkü ekonomik krizde de bunun yansımaları var.
Yunanistan’ın bütün ekonomik krizlerinin kökü 1821’dedir. Sizi biraz geriye götüreceğim, 1821’de ayaklandıklarında borçlar ile ayaklandılar. Sonrasında sürekli olarak yeni borçlar ile devam etmek zorunda kaldılar. 2015 krizi de esasen daha önceki krizlerin ve toplumsal tıkanıklıkların bir sonucu.
Bir borcu 30 senede ödeyebildikleri, ödedikleri anda da yeni bir borcun altına girdikleri kısır bir döngünün içerisindeler. 1922 felaketi tüm krizlerin kökünde var ama bu kök 1922 ile sınırlı değil. Yunan, 7 kere tam anlamı ile iflas etti. 2015 dahil bu iflasların kökü ta 1821’dedir.
GY: Şimdi biraz daha geniş bir soru sormak istiyorum. Siz kimlik konusunu da çalışan birisiniz. Bir tarihçi olarak değil de burada yaşayan, bu toplumu bilen........© Haber7
