menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

TDT üyesi ülkelerin tutumunda Yahudi parmağı var

13 4
30.04.2025

Bu konu ile alakalı bir önceki yazımızdan dolayı görüş bildiren, eleştiren ya da görüşlerimize katılan bir hayli okuyucumuz oldu.

Her birinize ayrı ayrı teşekkür ediyorum.

Görüşleriniz, tenkit ve tespitleriniz benim için çok değerli.

Konunun önemi hepimizin malumu.

Bu sebeple konuyu bir kez daha etraflıca ele almanın gereği var.

İlk önce, Türk Devletleri Teşkilatı (TDT) üyesi Özbekistan ve Kazakistan, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’ne (GKRY) büyükelçi atama kararları aldı, ardından Türk Devletleri Teşkilatı’nda gözlemci üye statüsünde bulunan Türkmenistan da 31 Mart 2025’te GKRY’ye büyükelçi atadı.

Meseleye düz bir mantıkla ya da reel politik açısından bakarsak ortada kaygılanacak bir şey yoktur.

Fakat Trump’ın ABD Başkanı seçilmesi ve Gazze’deki soykırımın aralıksız devam etmesi, Rusya- Ukrayna savaşının bitirilememesi gibi sebeplerden ötürü dünyada bazı yeni gelişmelerin, hatta savaşların da olması bekleniyor.

Bu durumda devletler arasında yeni ittifak ve stratejik anlaşmalar yapılması da normal karşılanmalıdır.

Avrupa Birliğinin (AB) de Orta Asya Türk Cumhuriyetleri ile yakınlaşması, bu çerçevede düşünüldüğünde makul bir adım olarak görülebilir.

Ne var ki; söz konusu Türk Cumhuriyetlerinin, AB ile bir ortaklığın ötesine geçerek; yarım asırdan beri çözülemeyen Kıbrıs konusunda Türkiye’nin hayati derecede önemli gördüğü meselede, Türkiye’nin karşısında bir tutum alması ve AB’nin vereceği 12 milyar euroluk bir para karşılığı Rum tarafında yer alması düşmanca değilse bile, dostça hiç değildir.

TDT üyesi bu ülkelerin, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti kesimine (KKTC) sırtlarını dönerek, Rum kesimini “Kıbrıs Cumhuriyeti” adı ile tanıyarak diplomatik ilişki başlatmaları, bu ülkeler tarafından Türkiye’ye karşı uygulanan hasmane bir davranıştır.

BAZI OKUYUCULARIMIZ KONUYU YETERİNCE ARAŞTIRMAMIŞ

Böylesine önemli ve çok yönlü bir meseleyi ele almadan önce değerli bir akademisyen okuyucumuzun değinmelerine kısaca cevap vermek isterim.

Kendisinden izin almadığım için adını yazmayacağım bu okuyucumuz TDT üyesi üç ülkenin Kıbrıs Rum kesiminde elçilik açmalarında Türkiye’nin de kabahati olduğunu söylemektedir.

Bu görüşü için de Türkiye’nin, bu ülkelerden ziyade Ortadoğu, Afrika ve Balkan ülkelerine daha fazla ağırlık verdiğini, desteklediğini, birtakım yardımlar verdiğini, onlarla daha fazla ilgilendiğini ileri sürerek örnekler vermektedir.

Sanırım bu okurumuz çok büyük bir yanılgı içindedir ya da eksik bilgilere dayanarak kanaat bildirmektedir.

Şöyle ki: Türkiye, 1990’lardan itibaren SSCB’nin dağılmasından sonra bu cumhuriyetleri tanıyan ilk ülkedir.

Türkiye; Çin ve Rusya’nın örtülü bir şekilde bu cumhuriyetler üzerinde süren siyasi ve askeri baskılarına rağmen ırktaşı olduğu bu cumhuriyetlere gizli/açık, maddi/manevi her türlü desteğini sürdürmüştür.

Ayrıca; Milli Eğitim Bakanlığı tarafından “Türk Dünyası” sözcüklerinin müfredatta kullanılması, ortak tarih ders kitapları ile ortak harita gibi projelerin birlikte uygulanması, ortak alfabe, ortak tarih öğretimi, Türk Üniversiteler Birliği, Orhun Süreci, binlerce öğrencinin Türkiye’de okutulması, açılan okullar ve daha birçok projenin birlikte hayata geçirilmesi gibi konular ele alındı.

Şunu da unutmamak gerekir: Başkan Erdoğan, Türkmenistan, Kırgızistan, Tacikistan, Kazakistan, Özbekistan ve Azerbaycan’da resmî tatil olan 21 Mart Nevruz Bayramı’nın Türk dünyasının ortak anma ve kutlama günü olarak kutlanması teklifini dile getirmişti.

Türkiye’nin sırtına dayatılan bu hançeri hangi elin ya da ellerin tuttuğuna dair bilgileri edinemezsek, doğru olan çözümü de üretemeyiz.

Üç Türk Cumhuriyetinin Türkiye’ye rağmen böylesine yanlış bir davranışı sergilemelerinin altında yatan sebepleri iyice irdelemezsek, ileride diğer cumhuriyetlerin de önüne........

© Haber7