menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Sırrı Süreyya Önder, Barış ve Ötesi

27 0
07.05.2025

Sırrı Süreyya Önder’i kaybettik.

Onu cismen, bizim; Ülke TV’deki bir programda tanıdım.

Selahattin Yusuf, İsmail Kılıçaslan, Tarık Tufan “Meksika Sınırı” adında güzel bir program yapıyorlardı, orada görmüştüm.

Açıkçası, onunla hiçbir fikirsel, düşünsel yakınlığım yoktur, olmamıştır.

Hayata, eşyaya, dünyaya ve insana apayrı yerlerden bakıyorduk.

Geçmişte birkaç defa telefonla görüşmem dışında hiçbir irtibatım da olmadı. Rahatsızlandığı sıralarda geçmiş olsun diye aramak istediğimde, uzun yıllar telefonumda kalan eski numarası da artık geçersizdi, konuşamadık.

Sırrı Süreyya’nın bulunduğu çevre, parti, düşünsel dünyası, solculuğu, dünyaya bakışı elbette tartışılabilir ama bu yazının konusu bütün bunlar değil, onun solculuğunun “yerli” olmasıdır.

Giderek tüm dünyada tükenen solculuğun ve Türkiye solcularının sonu çok trajikomik oldu; bir zamanlar “Kahrolsun Amerikan Emperyalizmi” diyerek sokaklarda nara atanlar şimdilerde Amerika emperyalizminin gölgesine sığındılar.

Yani Sovyet Rusya’nın ve Komünizmin çökmesi ile birlikte, Türk solu da eski neon lambalar arkasına sakladıkları ve herkese tepeden bakarak kopyacılıktan elde ettikleri sanatsal ve kültürel hegemonyalarını yitirdiler

Güçsüz, ilkesiz ve desteksiz kaldılar.

Birçoğu Avrupa’da, Amerika’da yaşıyor.

Kapitalist, makyavelist ve emperyalist oldular.

Bu ülkeye aidiyetleri zaten yoktu, bir bakıma haymatlos olarak yaşadıkları için Sırrı Süreyya onlardan farklıydı ve benim için de bunun hatırı sayılır bir önemi vardır.

BİZİM ÜLKEMİZDE SOLCULUK İSLAM DÜŞMANLIĞIDIR

Bu coğrafyaya solculuk, sosyalizm, komünizm Jön Türkler ile birlikte, zamanın Fransa’sı ve Fransız Devrimi başta olmak üzere Avrupa’dan girmiş ve muhtelif şekiller alarak; Rusya’dan Ekim Devrimi, Çin’den Kültür Devrimi, hatta Enver Hoca’dan esinlenerek gelmiş, en sonunda da şiddetle karşı çıkılan, emperyalist olarak yerden yere vurulan Amerikancı ve Avrupacı olmuş, yani kaynağına dönmüş, aslına rücu etmiştir.

Bir farkla ki; adı ne kadar enternasyonalist olursa olsun bizim ve bizim gibi Müslüman ülkeler hariç, diğerlerinde solculuk yerli olmuştur.

Yani kaynak ülke ve kişilerin hemen hepsinde solcu ve solculuk kendi tarihine saygılı, halkının dinine karşı da hoşgörülü olmuştur.

Ama, bizim ülkemizde solculuk İslam düşmanlığıdır.

Bizim ülkemizde solculuk tarih düşmanlığıdır.

Bizim ülkemizde solculuk İslam Medeniyeti karşıtlığıdır.

Ülkemiz solcularının bir kısmı bilmiyor, bilenler de konuya ne hikmetse, “Fransız” kalıyor, fakat her toplumun içinde, sosyolojik olarak, farklı insanların olmasını normal karşılamak ve bunu ilk defa pratiğe geçirmek, üstelik yüzlerce yıl uygulamak sadece İslam Medeniyetine nasip olmuştur.

Mesela, Osmanlı Devleti; benzeri görülmemiş bir hoşgörü, metanet ve diğerkâmlıkla kendisi gibi inanmayan, konuşmayan ve yaşamayanları kucaklamış, birlikte yaşamış, örnek bir toplum olmuştur.

Osmanlı geleneğinin son temsilcilerinden olan İsmail Dede ile birlikte Üsküdar’da ortak kurban kestiğimizde, kurbanın daha tamamı soyulmadan alelacele bir kenarından bir tabak eti Ermeni komşusuna yetiştirmesini, gelip sonra bizden helallik almasını hangi bilgiyle, hangi laboratuvarda inceleyecek, hangi ideolojiyle açıklayacaksınız?

Bu ülkede solcular ve solculuk işte böyle bir anlayışın düşmanlığını yaptılar ve hala da yapıyorlar yıllardır.

Bu ideolojinin Türkiye'deki müntesipleri Tevfik Fikret’in solculuğunu sahiplenmiş, Haluk’un papaz olmasına ses çıkarmamış, şapka giymedi diye binlerce âlimin asılmasını alkışlamıştır.

Yani,........

© Haber7