Sayın Adalet Bakanı, ciğerleri yanan köylüleri dinleyin
Bundan yıllar önce İstanbul’da İETT aracı ile seyahat ediyorum.
Arka arkaya tekli koltuklardan birindeyim.
Otobüste fazla yolcu yok.
Araç duraktan hareket edince, önümde oturan on yedi, on sekiz yaşlarında genç bir erkek çocuğun kendi önündeki koltuğun arkasını, etrafa fazla belli etmeden bıçak ucuyla oyduğunu fark ettim.
İyice emin olmak için dikkatimi toplayıp öne doğru eğildim.
Evet, çocuk, ön koltuğun arkasına iyice abanmıştı, yerlere pamuk ve tahta kırıntıları dökülmüştü.
Daha fazla dayanamadım ve sessizce müdahale ettim.
Çocuk arkaya hiç bakmadan, çakı bıçağını katladı, parkasının cebine koydu.
Aradan çok kısa bir zaman geçince, bu zararı neden verdiğini sordum.
Anlaşılan o yaşların arı-duru ve saf haliyle sorumu cevapladı.
“Sevmiyorum abi” dedi, “Ben bu devleti sevmiyorum, o yüzden de elimden geldikçe her şekilde zarar vermeyi düşünüyorum.”
“Peki, neden sevmiyorsun?” dedim.
“Bilmiyorum ama çevremdeki hiçbir arkadaşım, okuldakiler, hiç birimiz sevmiyoruz bu devleti” dedi.
Sonradan otobüslere binince dikkat ettim, epeyce bir koltuk arkası delik, deşik olmuştu.
Bunun sebebini hepimiz biliyoruz aslında.
Çünkü Cumhuriyeti kuranlar, kuruluşa halkı dahil etmediler.
Hatta bu kuruluşu halka rağmen yaptılar.
Karşı çıkanları, ses yükseltenleri de hiç acımadan hemen idam ettiler.
“Halk cahil, anlamaz bu işlerden.
Batı ne yapmış, nasıl medeni olmuşsa biz de alalım kanun ve yasaları onlardan, medeni olalım” dediler.
MENDERES HALKLA DEVLETİ BARIŞTIRDI AMA……
Halk bu ihaneti yaşadı ve bu kini, bu öfkeyi içselleştirdi.
Ve sonrasında da ne bu halk, ne de bu halkın çocukları, torunları devletini sevmedi, sevemedi.
Nihayet 27 yıl sonra Adnan Menderes geldi.
Halkın içselleştirdiği öfke yerini birazcık hoşgörüye bırakacaktı ki, onu da iki bakanı ile birlikte astılar.
Böylece halkın içselleştirdiği kini bir kat daha çoğalttılar.
Halktaki bu kin ve öfke haklı olarak sebebine yöneldi ve kurucu parti olan CHP’ye, doğru dürüst iktidar yüzü göstermedi, hala da göstermek niyetinde değil.
Gerçi ekonomik bakımdan durumları iyi olan, merkezden de hiç ayrılmayan bu kurucu kadrolar da kolejlerde ve yabancı okullarda kendi çocuklarını yetiştirdiler.
Gezi’de, Taksim’de ve Saraçhane’de toplu olarak ortaya çıkan işte bu çocuklardır ama bu, ayrı bir yazı........
© Haber7
