menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

12 Eylül'de PKK Kuluçkası Cezaevinde Kanlı Bir Olay

32 2
10.09.2025

12 Eylül 1980 yılında yapılan askeri darbenin üzerinden neredeyse yarım yüzyıl geçmiş.

Bir gün sonra CIA'in Türkiye Şefi Paul Henze'nin, dönemin ABD Başkanı Jimmy Carter'a "Bizim Çocuklar Başardı” diyerek haber verdiği darbenin 45. yıldönümü olacak.

12 Eylül Darbesi, eski Türkiye’de her on yılda bir defa yapılan darbeler dizisinin en kanlı olanlarından birisidir.

Darbenin generali Kenan Evren’in, “Bir sağdan, bir soldan” diyerek çocuk yaştaki insanları bile astığı o darbenin sonucunda nice ocaklar sönmüş, nice yuvalar dağılmış, nice insanlar işlerinden atılmış ve niceleri de yapılan işkenceler sonucunda sakat kalmıştı.

Bizim kuşak 12 Eylül darbesini iliklerimize kadar yaşadık.

Benim de en acı hatıralarım arasında yer alan bu darbe sonucunda yaşadıklarım, üzerinden bunca zaman geçmesine rağmen hala capcanlı olarak, yerli yerinde duruyor.

Diğerleri bir yana, fakat Diyarbakır Askeri Cezaevi’nde yedek subay olarak askerliğimi yaparken yaşadığım bazı travmalar ruh sağlığımı bozdu ve kırk beş yıldan beridir hala o olayların olumsuz tesirini üzerimden atamadım.

Okul bittikten sonra 1983 yılında asker oldum.

Dört ay kadar Tuzla Piyade Okulunda Yedek Subay eğitimi aldık.

Buradaki eğitim süremiz bittikten sonra, dağıtım olacak ve bu dağıtım yerlerimiz de kur’a ile belirlenecekti.

Bir süre bekledikten sonra nihayet kur’a çekim günümüz geldi.

Tuzla Piyade Okulu’nda torbadan “Diyarbakır Askeri Ceza ve Tevkif Evi, İç Emniyet Bölük Komutanlığı Emrine” yazısı ile kur’a çektim.

Farkına varmadan, hiçbir bilgi sahibi olmadan dünyanın en şedit zulümlerinin işlendiği hapishanelerinden birine gelmiştim.

Ben gittiğimde cezaevinde isyan vardı ve Kenan Evren Darbesi’nin üzerinden üç yıl geçmişti.

Ümraniye'de bir halk otobüsünde bıçaklanarak öldürülen Yüzbaşı Esat Oktay Yıldıran'ın, inanılması güç işkence hikâyeleri anlatılıyordu cezaevinde ve hala izleri de yaşıyordu.

Öyle sanıyorum ki, insanın insana yaptığı kötülüklere tanıklık etmek, elinden bir şey gelmeden o kötülükleri izlemek, izleyenin ruhunda ve vicdanında tedavi edilemeyen ağır hasarlar, yaralar bırakıyor.

Ne yazık ki ben de bu ağır yaralarla uzun zaman yaşayan biriyim.

Diyarbakır sözcüğünün geçtiği her cümle yıllardır ciğerlerimdeki o iyileşmeyen ve kabuk tutmayan........

© Haber7