Türkiye’nin ismi
Toplumun sosyal, manevi ve itikadi temayülü çocuklara verilen isimler üzerinden anlaşılabilir mi?
Belki anlamsızdır.
Belki de anlaşılabilir..
Fakat bu durumun kesin bir hakikat olduğuna inanan bir yazarımız var: Yılmaz Özdil.
Bu yıl kamuoyuna lutfettiği ilk yorumunda AK Parti’nin “isim haritasından” silindiğini savunarak aydınlatmıştı bizleri Özdil.
Kafasındakileri takipçilerine boca ettiği Youtube hesabında 2 Ocak’ta yayınladığı konuşmada “AKP bitti” demiş, “Yeni yılın ilk bebekleri bunun kanıtı” diye devam etmişti..
-Kendisi aynı mantıkta Hürriyet gazetesinde 4 Ocak 2011’de “Adı’m adı’m Anadolu” başlığıyla bir makale kaleme almıştı. Eski yazılarını temcit pilavı gibi tekrar tekrar ısıtıp, birkaç yerini rötuşlayıp takipçilerine bir daha bir daha servis etmesiyle bilinir bu zat..-
Özdil’e göre toplumun muhafazakarlık veya sekülerlik ölçüsü, yeni doğan bebeklere verilen isimlerdi.
1940’lar; 1970’ler, 80’ler, 90’lar, milenyum, 2015, 2020 ve 2024 yıllarına ilişkin tuhaf bir “yeni doğan isimleri listesi” anlatıyordu..
Yaklaşık 500 bin izlemeye ulaşan, yani yarım milyon insanın maruz kaldığı bu absürt konuşmasında Özdil, 1940-1960 arasında çocuklara “Mustafa”, “Mehmet”, “Ali”, “Ayşe” gibi dede ve nine isimlerinin verildiğini söylüyordu..
70’lerde Türkan Şoray, Hülya Koçyiğit, Filiz Akın gibi ünlü figürlere atıfla moda isimlendirmeler olduğunu savunuyordu..
80’lerde Deniz, Eylem, Devrim, Asena, Ülkü gibi ideolojik isimlerin öne çıktığını..
90’larda dede isimlerine ‘can’, nene isimlerine ‘nur’ ilaveleri yapıldığını..
-Kendisinin Mirzabeyoğlu gibi mütefekkirlere 28 Şubat işkencelerinin yapılmasını manşetlerden alkışladığı- 2000’lerde Ensar, Yasin, Enes, Bilal, Şeyma, Medine, Rabia gibi isimlerin sıklaştığını..
Ardından AK Parti’nin iktidara geldiğini..
2011’lerde AK Parti........
© Haber7
