Trump’ın Puslu Nobel Rüyası
Nobel Barış Ödülü’nün sahibinin açıklanacağı Cuma günü yaklaşırken, ABD Başkanı Donald Trump, İsrail’in Gazze’deki soykırımını durdurmak için açıkladığı belirsizliklerle dolu “barış” planıyla sahnedeki yerini aldı.
Tek taraflı hazırlanan bu tartışmalı plana, Hamas’ın Türkiye başta olmak üzere bölge ülkelerinin de telkinleriyle verdiği diplomatik zekayla örülü cevap ve sonrasında müzakerelerin Mısır’da başlaması, bölgede temkinli bir iyimserlik oluşturdu.
Hamas’ın tuzaklarla dolu planı kısmen kabul ederek ustalıklı bir üslupla yaptığı müzakere hamlesi Trump cephesinde karşılık buldu. Bu durum Hamas’ın planı reddetmesi beklentisinde olan İsrail Başbakanı Benyamin Netanyahu’yu köşeye sıkıştırmışa benziyor.
Gazze’yi tamamıyla işgal hevesi şimdilik kursağında kalan soykırımcı Netanyahu’nun kabinesi içerisinde ve ciddi çatlaklar olduğu görülüyor.
Gazze’deki insani durum giderek ağırlaşırken barış umutları ise hala kırılgan. Zira geçmişteki ateşkes süreçlerinde olduğu gibi, İsrail’in müzakere masasını dağıtacak sabotajlarda bulunabileceği endişesi bölgedeki gerginliği diri tutuyor.
Geçmişten beri İsrail’e en güçlü desteği veren, Gazze’deki soykırımın sponsoru olan Trump ise Netanyahu’dan durmasını isteyerek nasıl sonuçlanacağı belli olmayan müzakere sürecine fırsat vermiş görünüyor.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’la kurduğu güçlü ilişkiler, Türkiye’nin diplomatik etkisi ve arabuluculuk çabaları da bu süreçte öne çıkıyor.
Aslında Trump, Gazze’de barışı sağlayıp tarihi bir sorunu çözen lider olarak Nobel Barış Ödülü’ne bir adım daha yaklaşmayı hedefliyor. Bu uğurda sahneye koyduğu planın merkezinde hem diplomasiden ekonomiye çıkar hesapları hem de kişisel ödül hırsı yatıyor.
Ancak Ortadoğu’da barış hala sisli bir rüya: umut veren ama her an dağılabilecek bir illüzyon gibi.
Her umut cümlesinin ardında yeni bir kırılma, her ateşkes çağrısının gerisinde yeni bir kirli hesap yatıyor.
Obama’nın Gölgesinde Büyüyen Nobel Takıntısı
Trump ise tüm bu sisli tabloyu kendi Nobel rüyasına dönüştürmek istiyor. Çalışma hayatındaki başarılardan elde ettiği servetine, müteahhitlikten organizatörlüğe, medya dünyasındaki popülariteden siyasi güce ve son olarak ABD başkanlığına kadar istediği birçok şeye erişmiş olan Trump’ın elde edemediği tek ödül, Nobel.
Theodore Roosevelt’ten Woodrow Wilson’a, Jimmy Carter’dan Barack Obama’ya kadar dört ABD başkanına verilen Nobel Barış Ödülü, Trump için ulaşılamamış bir hedef durumunda. Bu uğurda sürekli tekrarladığı “Barış mimarı” iddialarına rağmen Nobel, Trump için yaklaşmaya çalıştıkça uzaklaşan bir gölge gibi.
Aslında Trump’ın bu ödül takıntısının arkasında “erken Nobel” ile taçlandırılan Barack Obama’ya karşı duyduğu kıskançlık yatıyor.
Obama’nın Nobel’i “haksız” bir şekilde aldığını savunan Trump, “Obama neden aldığını bile bilmiyordu; ben çoktan hak etmiştim.” diyerek attığı her diplomatik adımı ödül için gerekçe olarak sunmaya çalışıyor.
ABD Başkanı Trump’ın defalarca dile getirdiği “Eğer adım Obama olsaydı, ödülü on saniyede bana verirlerdi” sözleri “mağduriyet” duygusunu yansıtıyor.
Ödüle ulaşmak için her türlü diplomasi tiyatrosunu sahneleyen Trump, adil bir seçimin olmadığı vurgusuyla da sistem karşıtlığı ve mağduriyet anlatısı üzerinden seçmen desteğini pekiştirme stratejisi yürütüyor
Trump’ın Geç Kalan Nobel Adaylığı
Peki ama Trump, bu yılki Nobel Barış Ödülü’nü kazanmak için gerekli şartları sağlayabildi mi? Aslında hayır.
Çünkü Nobel Komitesi her yıl aday gösterimlerini 1 Eylül ile 31 Ocak arasında kabul ediyor. Yani bu yılki ödül için değerlendirilen isimlerle ilgili........





















Toi Staff
Penny S. Tee
Gideon Levy
Sabine Sterk
Mark Travers Ph.d
Gilles Touboul
John Nosta
Daniel Orenstein