Dünyanın iki yüzü: Gazze’de soykırım Londra’da Kraliyet Tiyatrosu
Gazze’de kadınların, çocukların, masum insanların kanı akmaya devam ederken; enkaz altında nefesler tükenirken; açlık ve susuzluk, insanlığın gözü önünde bir soykırımın acımasız aracı haline gelmişken, Londra’da bambaşka bir sahne kuruldu.
ABD Başkanı Donald Trump, Kral III. Charles’ın resmi davetlisi olarak İngiltere’ye iki günlük ziyarette bulundu.
İngiltere’ye ikinci kez davet edilmiş ilk ABD Başkanı olan Trump’ın ziyaretinde kırmızı halılar, süvari birlikleri, altın kaplamalı atlı arabayla ihtişamın ve şatafatın doruğa çıktığı kraliyet gösterisi yaşandı.
Aslında diplomatik ziyaretin ötesinde anlamlar taşıyan bu tarihi ziyaret, Gazze’de en ağır soykırımı uygulayan İsrail’e geçmişten bugüne en güçlü destekleri sağlayan iki suç ortağının buluşmasıydı.
Çünkü Gazze’de, Batı Şeria’da, Filistin’in her köşesinde süregelen işgalin ve soykırımın arkasında, 20. yüzyılın başında İngiltere’nin çizdiği kanlı rota var.
Birinci Dünya Savaşı’nın ardından Osmanlı’dan kopardığı Filistin topraklarını manda yönetimi altına sokan İngiltere, bölge halkına bağımsızlık sözü vermesine rağmen 1917’de Balfour Deklarasyonu ile “Filistin’de bir Yahudi yurdu kurulmasını” sağladı. Bu, Filistin halkına karşı en büyük ihanetin ilk adımı oldu.
İngiliz yönetimi, Filistinli Arapların iradesini hiçe sayarak siyonist göçlere kapıları ardına kadar açtı; yerel halkın topraklarını gasp eden yerleşimlere göz yumdu ve şiddetin sistematik şekilde kökleşmesine zemin hazırladı.
1948’de İsrail’in kurulmasıyla sonuçlanan süreç İngiltere’nin doğrudan sorumluluğundadır. Filistinlilerin “Nakba” (Büyük Felaket) dediği sürgün ve katliamların önü İngiliz mandası döneminde açılmıştır.
İsrail devletinin doğuşunu kolaylaştıran İngiltere, milyonlarca Filistinlinin yurtlarından koparılmasına, mülteci kamplarına mahkum edilmesine ve köksüz bırakılmasına aracılık etmiştir.
İsrail’e her kritik dönemeçte siyasi ve askeri destek sunan İngiltere, 1967 işgalinde, Lübnan saldırılarında, Gazze kuşatmalarında hep İsrail’in yanında durdu.
İngiltere, yüz yıl önce tohumlarını attığı işgalin Gazze’deki kanlı hasadını seyretmekle kalmadı; İsrail’e birçok katliamında diplomatik kalkan ve askeri destek sunarak suça ortak oldu.
Soykırımın Suç Ortaklarının İhtişamlı Çelişkiler Sofrası
İngiltere bugün de Gazze’deki katliam ve işgale gözlerini kapatıp İsrail’in soykırımının en büyük destekçisi olan ABD Başkanı Trump için şatafatlı karşılamalar yapıp gösterişli sahneler kurdu.
Filistin’in bugün yaşadıklarının tarihsel sorumluluğunu en fazla taşıyan ülkenin kralı, enkaza çevrilen Gazze üzerinde “Ortadoğu’nun Rivierası” karanlık planını uygulamaya çalışan soykırım müteahhidi Trump’ı görkemli törenlerle ağırladı.
Bir yanda Gazze’de annesiz kalan çocuklar, mezarsız gömülen bedenler, bombalanan hastaneler; diğer yanda soykırımı görmezden gelen, adını dahi anmayan dünyanın en güçlü iki ülkesinin liderleri.
Bir yanda 146’sı çocuk, 432 masum Filistinlinin açlıktan öldüğü en ağır tablo; diğer yanda hazırlığı bir hafta süren 47 metrelik göz alıcı kraliyet sofrası.
Bir yanda bombaların altında 165 bini aşan ölümler, sığınacak güvenli yer bulamayan kendi topraklarında savrulan masumlar; diğer yanda yaklaşık bin yıldır İngiliz hükümdarlarına ev sahipliği yapan tarihi Windsor kalelerinde şıklık yarışına giren kraliyet ailesi ve konukları.
Ve tüm bu çelişkilerle dolu ihtişamlı gösteriye alkış tutan, kraliyetin parıltılı sahnelerinin peşine takılan ülkeler ve dünya basını… Bu tiyatro, insanlığın gözünün içine baka baka oynanıyor.
Sanki Gazze diye bir gerçek,........
© Haber7
