menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Gazze'nin Vicdan Muhasebesi

18 1
15.08.2025

Gazze’de yaşanan zulüm artık tanklarla, bombalarla, mermilerle tarif edilemeyecek bir boyuta ulaştı. Artık ölüm, sessizce geliyor; bir dilim ekmeğin, bir yudum suyun yokluğunda. İsrail rejimi, yıllardır sürdürdüğü işgal politikasını yalnız askeri değil, aynı zamanda biyolojik ve psikolojik bir yok ediş stratejisiyle sürdürüyor. Son aylarda ise bu strateji, açlığı silaha dönüştürerek insanlık tarihine kara bir leke daha ekledi.

Gazze, dünyanın gözü önünde bir toplama kampına dönüşmüş durumda. İnsanlar bombalardan değil artık açlıktan ölüyor. Çocuklar yetersiz beslenme nedeniyle beyin gelişimini tamamlayamadan, kadınlar bebeklerine süt veremeden can veriyor. Anne karnında aç bırakılan nesillerden bahsediyoruz. Bu tablo, yalnızca bir savaşın değil; planlı, sistematik, hedefli bir soykırımın ilanıdır.

Abluka o kadar derinleştirildi ki, Gazze’ye yönelik insani yardım neredeyse tamamen durdu. Yüzlerce yardım tırı Mısır sınırında bekletiliyor, bazıları toprağa gömülüyor, bazıları geri çevriliyor. İsrail, bu yardımların Gazze halkına ulaşmasını engelleyerek, açlığı bilinçli ve stratejik bir araç olarak kullanıyor. Açlığın, bir “disiplin ve teslimiyet” yöntemi olarak kullanılmasını yalnızca faşist rejimlerin tarihinde görmüştük. Bugün aynı yöntemi siyonist İsrail devleti uyguluyor.

Bu süreçte Gazze’ye yardım ulaştırmaya çalışan Hanzala Gemisi gibi sembolik adımlar, insanlık onurunun henüz tamamen ölmediğini gösterse de, bu çabaların büyüklüğü, karşı karşıya olduğumuz felaketin yanında ne yazık ki cılız kalıyor. Kimi zaman deniz yoluyla gönderilen yardım gemileri ya rotadan çevriliyor ya da saldırıya uğruyor. Gazze'ye ulaşan her parça yardım, sadece bir erzak değil; aynı zamanda dünyanın suskun vicdanına karşı bir çığlık, bir utanç belgesidir.

Bugün açlık, yalnız mideyi değil, insanlık onurunu da tüketiyor. Çocukların kemikleri sayılıyor, anaların gözyaşları susmuyor. Ve tüm bunlar biz seyir halindeyken oluyor. Televizyonlarda, sosyal medyada, akademik raporlarda, her yerde gözümüzün önünde.

Sessizliğin İdeolojisi – Seyreden Toplum, Katılaşan Kalpler

Gazze bombalanırken yalnızca binalar yıkılmadı; bizim içimizdeki o eski titreyen vicdanlar da enkaz altında kaldı. Artık ölü çocuk fotoğrafları bizi ağlatmıyor. Hastane avlularında şehit edilen kadınların feryatları kulağımızda kalmıyor. Oysa bir zamanlar en küçük bir zulüm haberiyle sokaklara dökülen halklar, şimdi sadece ekran başında göz gezdiriyor, "beğen" tuşuna dokunup bir sonraki videoya geçiyor.

Bu suskunluk, sıradan bir ilgisizlik değil; modern çağın şekillendirdiği bir “sessizlik ideolojisi”dir. Konforla beslenmiş, dijital alışkanlıklarla uyuşmuş zihinler artık sadece izliyor, ama hiçbir şey hissetmiyor. Filistinli çocuklar açlıktan ölürken, bizler kahve bardaklarımızı sosyal medyada paylaşıyoruz. Bir tweet ile vicdan rahatlatıyor, bir hikâyeyle ahlaki sorumluluklarımızı geçiştiriyoruz. Oysa bu çağda zulme karşı durmanın en azından bir maliyeti olmalıydı.

Eskiden eylemler olurdu, protestolar düzenlenirdi. Meydanlara çıkan kalabalıklar vardı; belki etkisi sınırlıydı ama en azından bir direniş ruhu vardı. Boykotlar yapılır, kampanyalar yürütülürdü. Artık onlar da yok. Şimdi tepki, bir görseli profiline eklemekle sınırlı. “Dualarımız Gazze ile” demekle yetinmek, ahlaki görev zannediliyor. Oysa dua, fiili çabanın ardından gelir. Biz ise ne dua ediyoruz ne de harekete geçiyoruz.

Bu sessizlik, sadece dışsal bir tembellik değil; içsel bir çürümenin göstergesidir. Kalplerimiz katılaştı. Kur’an’ın ifadesiyle, sanki taştan da daha sert hâle geldiler. Bizi harekete geçirecek o merhamet duygusu, ümmet bilinci, iman sorumluluğu derin bir uykuya yatırıldı. Herkes kendi konforuna, kendi gündemine gömüldü.

Üstelik bu atalet yalnız bireysel değil, kolektif bir dağılmayı da beraberinde getiriyor. Cemaatler, STK’lar, akademik çevreler, kanaat önderleri herkes sessiz. Adeta vicdan, dış politika analizlerine kurban edildi.

Ve bu sessizlik........

© Haber7