Soykırıma duyarlı üniversite
Üniversitelerin belli başlı sorumlulukları arasında öğrenci yetiştirme ve bilgi üretme gibi kavramlar sayılsa da bunlar, asıl beklentileri karşılamaktan epeyce uzaktır. Öğrencilere bir yandan mesleki yetkinlik kazandırırken bir yandan da bu öğrencilerin yaşadıkları coğrafyaya duyarlı, vicdan sahibi insanlar olmalarını, dahası zulme ve adaletsizliğe tepki duyabilen bireyler olarak yetiştirilmelerini sağlamak da üniversitelerin başlıca sorumlulukları arasındadır.
İnsani değerlerdeki yozlaşmanın, toplum hayatındaki derin çözülmelerin ve evrensel çaptaki adaletsizliklerin adamakıllı zirve yaptığı bu yaman çağda, öğrencilerine akademik bilgi yükleyip sosyal faaliyetlerle onlara konforlu bir öğrencilik hayatı yaşatmaya odaklanan üniversiteler, ülkenin geleceğini devralmaya hazırlanan bu gençlere vicdan, sorumluluk, duyarlılık ve empati gibi evrensel insani hasletleri de kazandırmak zorundadır.
Gazze’deki insan kıyımının modern tarihin en büyük trajedisine dönüştüğü bir çağa denk gelen günümüz gençliğinin, açlığın silah olarak kullanıldığı Gazze Soykırımı yokmuş gibi davranarak buna hiçbir tepki vermemesi kabul edilemez. Bu noktada üniversitelerde yapılan ve gençlerin zulme karşı hassasiyetlerini pekiştiren Gazze ve Filistin konulu etkinlikler hayatî önem taşıyor.
Küçük bir kara parçasına hapsedilen Gazze halkına karşı yürütülen amansız soykırımın tavan yapmasından sonra ülkemizdeki devlet üniversitelerinde pek çok yürüyüş, ürün boykotu, konferans, panel ve benzeri protesto etkinlikleri düzenlendi. Şüphesiz gençlerin bilinçlenmesi konusunda bu etkinliklerden her birinin ayrı bir kıymeti var. Fakat malum, 28 Şubat döneminde yaşamıyoruz. Türkiye Cumhuriyeti devleti resmî bir tutum olarak ve Cumhurbaşkanı Erdoğan da söylem olarak, İsrail zulmüne karşı duruşunu açık ve net bir şekilde ortaya koymuş iken üniversite yönetimlerinin, insanlığa karşı işlenen bu büyük suça karşı durma noktasında istenen düzeyde bir performans ortaya koyamadıklarını esefle belirtmek lazım.
Ülkemizde olsun dünyada olsun, hiç de azımsanmayacak sayıdaki akademisyenin Siyonist baskının değişik biçimlerde zuhur eden aparatlarından çekindiği için ağrısız başını belaya sokmadığı ve bunun da etkisiyle kalbinde Siyonist zulme karşı beslediği tepkiyi açıkça dışa vurmaktan sakındığı bir sır değil. İnsan olmanın temiz vicdanını temsil etmesi gereken akademisyenlerin bu şekilde kendini geri çekmesinde, Siyonist lobinin organize olmuş caydırıcı gücünün büyük bir etkisi var elbette. Sanayi, teknoloji, siyaset, ticaret, ekonomi, medya ve sanat gibi pek çok........
© Haber Vakti
