Geometri ve Müslüman sanatları
Batı sanatlarına, perspektif kurallarının ihdasıyla –15. ve 16. yüzyıllarda Rönesansla– giren geometrinin, temsil dışı / non-figuratif olan Müslüman sanatlarının –7. yüzyıldan beri– merkezinde yer aldığı malumdur.
İlahi düzeni ve sonsuzluğu simgelemek tahtında Müslüman sanatlarında doğrudan İslami zihniyetle bitişik bu durumun, Batılılar için gerçekliğin tasvirine ve estetik arayışa dair olduğu, geometrinin Müslüman sanatlarında soyut / non-figuratif, Batı sanatlarında ise figüratif ve gerçekçi sayıldığı; ilkinde yüzey süslemesi ile manaya, diğerinde yapısal geometriye ve tasarımsal dışavuruma esas olduğu da bilinen bir husustur.
Perspektifin mimari ve resim alanındaki önemini de aşıp, bir tür bilimsel put olarak bizlere dayatılmasından, hatta alil birçok bilginin son iki yüz yıldır kafir felsefecilerle sanat kuramcılarından tercüme edilen kitaplarla adeta başımıza boca edilmesinden dolayı Batı sanatının geometriyle ilişkisi üzerinde ayrıca durmamıza gerek yoktur.
Bunun yerine geometrinin –yer yer Batı sanatlarıyla karşılaştırmalı olarak– Müslüman sanatlarının merkezinde yer almasının sebepleri üzerinde –ana hatlarıyla– duracağız. Bu bağlamda yapabileceğimiz tespitlerin “Müslüman sanatları pür geometridir” ilk anlayışından giderek “Geometri pür sanattır” anlayışına meyletmesinin doğurabileceği muhtemel problemlere rağmen.
Ancak bundan önce, ilk bakışta çok ağır bir konu olarak görünen Müslüman sanatlarının geometriyle ilişkisini köşe yazısında ele almamızın iki nedenine değinmeliyiz.
1-Sanatlar ait oldukları........
© Haber Vakti
