menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Antisemitizmi nefret suçu saymanın devlet terörüne dönüşmesi

10 0
31.10.2025

Spinoza gibi erdemli kafir olarak nitelendirilmese de Hannah Arendt, özellikle Eichmann davasında Holokost’un nefretten değil, ilgililerinin sisteme zorunlu itaatinden yani kendilerine verilen emirlere sorgulamaksızın tabi olmalarından kaynaklandığını söylemesiyle Yahudi cemaatinin büyük baskısına maruz kalmıştı.

Arendt Nazilerden kaçıp ABD’ye sığınmış bir Yahudi olmasına rağmen hem Heidegger’in öğrencisi hem de Kantçı tefekküre sahip bir felsefeci olarak ahlak ve siyasette tüm ırkları, milliyetçilikleri aşan geniş bir düşünce yelpazesine sahipti. Bu nedenle şiddet, antisemitizm, emperyalizm, devrim, karanlık zaman… vb. kavramları işlerken ahlaki bir çerçevenin içinde durmaya özen göstermişti.

İlginç olan, zikrettiğimiz bağlamdaki tutum ve görüşleriyle kendisinin ve bizim zamanımızın entelektüellerini çokça etkilemiş olan Arendt’in düşüncelerinin, önerilerinin Gazze Soykırımı nedeniyle çok kısa bir sürede

silinivermiş olmasıdır.

Bunun felsefe planında değerlendirilmesi ayrı bir konudur. Salt yazı başlığımızdan baktığımızda, örneğin Arendt’in “Çoğu zaman unutulsa da Yahudi karşıtı hissiyatın, ancak büyük bir siyasi sorunla birleştirildiğinde ya da Yahudilerin bir grup olarak çıkarları toplumdaki büyük bir sınıfla açık bir çatışmaya girdiğinde siyasi bir anlam ve önem kazandığı açıktır. Polonya ve Romanya’da karmaşık sınıf şartları halkta Yahudilere karşı şiddetli bir nefretin doğmasına yol açmışsa da Orta ve Batı Avrupa ülkelerinden bildiğimiz kadarıyla modem antisemitizmin sebepleri ekonomik olmaktan ziyade........

© Haber Vakti