‘Niçin Yazı?’
Yazı/edebiyat planında benim kuşağımın yani ’80 kuşağının doğru cevabı vermede aciz kaldıkları sorulardan biri, edebiyatın tebliğ için mi yoksa sanat için mi yapıldığıydı. İlgili tartışmaların yoğunlaştığı yılların aynı zamanda 12 Eylül darbesine çıkan yıllar olmasıyla bu soruda bir kimlik çatışması da kendiliğinden uçlanıyordu.
Aradan yarım asır geçtiği halde söz konusu soru cevaplanabilmiş değildir. Bilakis eli kalem tutan hemen herkesin ille de yazar olmaya soyunduğu şu ortamda o soru, muhafazakarlığın daha açık bir söyleyişle sekülerleşmenin hakimiyetiyle geriye itilmiştir ki, tek başına bu sebeple bile -yazının mahiyeti değil işlevi bakımından- tekrar ele alınmayı beklemektedir.
Bu esasta söyleyeceklerimiz var ancak onları dile getirmeden önce, Ramazan Dikmen’in Mavera dergisinin 1981 yılı Aralık sayılarında yer alan “Niçin Yazı?” adlı makalesinden - güncelliğini halen koruduğu için- ilk birkaç paragrafı nakletmek istiyoruz:
“İnancı ve öğretisi ne olursa olsun, belli bir okuyucu kitlesince izlenmek durumunda olan her yazar, yazdıklarıyla bir yerlere varmak, adına konuştuğu inancı, öğretiyi okuyucularının düşünce ve yaşantılarına kazandırmak ister.
Yazı inandığı, kurduğu dünyaya varmanın en ihmal edilemez, en vazgeçilemez yoludur yazar için. Yazının üstlendiği işleve ilişkin bu görüş kuşkusuz salt yazara özgü kalmaz, okuyucularca da paylaşılır. Kısacası burada yazı bir işe yaramaktadır, bir fayda sağlamaktadır.
(…) Bir şeyin faydası, karşıladığı ihtiyacın büyüklük ve önemine eşittir. Bu yüzden olacak bütün........
© Haber Vakti
