menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Bir ibret hikayesi: Kenan Evren (2)

10 0
02.10.2025

Görev süresinin dolmasından birkaç ay sonra kendisinin ve döneminin anlatıldığı bir televizyon programında ileride seksenli yıllardan “Kenan Evrenli Yıllar” olarak bahsedileceği söylenmişti. Bu yıllar gerçekten de kendisinin devletin başında bulunduğu yıllardı. Fakat seksenli yılların sosyal ve ekonomik tablosuna damgasını vuran, Kenan Evren değil, bir yönetim ve siyaset virtüözü olan Turgut Özal oldu.

Turgut Bey zaman içinde siyaseti Kenan Evren’den daha iyi bildiğini gösterdi. Özal, iktidarı askerî bir cuntadan devralmıştı. O yüzden ANAP iktidarının ilk günlerinde Çankaya’nın gölgesi siyasetin üzerindeydi. Turgut Bey de bu de facto durumu yadırgamış görünmüyor ve Kenan Paşa’nın koltuğu altında geçiniyordu. Zaman geçtikçe güç dengeleri değişti ve Evren’in koltuğu altında geçinen Özal, Evren’i paketleyip cebine koydu. Siyasetin gündemini artık Çankaya değil, Başbakan Özal belirliyordu. Turgut Bey, zaman içinde şartları ustaca kendi lehine çevirmesini bilmiş ve iktidarı Çankaya’nın ayakları altından çekerek merkezinde kendisinin bulunduğu yörüngeye oturtmuştu.

Devlet hayatındaki en büyük hatalarından biri de 1983 genel seçimleri öncesinde cumhurbaşkanı tarafsızlığına gölge düşürmesi oldu. Seçimlere birkaç gün kala televizyonda yaptığı konuşmada Turgut Özal’ı hedef aldı ve gönlünün Turgut Sunalp’in kazanmasından yana olduğunu açıkça belli etti. Zaman geçtikçe bu tutumunu daha farklı yorumlayanlar da oldu. Evren’in gerçek niyetinin seçimleri Özal’a kazandırmak olduğu, halkın böyle bir iltimâs karşısında mağdurun yanında yer alacağını bildiği için bunu yaptığı dahi söylendi. “Makedonyalı çok iyi oynuyor, oyun içinde oyun oynuyor.” diyenler bile oldu. Kanâatimce bu yaklaşım doğru değildir. Zîrâ darbeyi gerçekleştirdikten sonra Evren Paşa ve arkadaşlarının iddiası hep şu olmuştur: “Halk bizim arkamızdadır ve sözümüzden çıkmaz.” Evren Paşa’nın bu durumda sözünün aksî istikamette bir tavır alacağını bile bile millete bir teklifte bulunması söz konusu olamazdı. Zîrâ o zaman Evren ve arkadaşları göz göre göre karizmayı çizdirmiş olurlardı. Özal’a seçimleri kazandırabilmek uğruna itibârından fedakârlık yapacak adam değildi Evren Paşa. O, gerçekten halkın kendisinin sözünü dinleyeceğini sanmış ve büyük bir hesap hatası yapmıştı. Evet, sonuçta yine karizma çizilmişti. Fakat bile bile değil, farkında olmadan düşmüştü bu tuzağa. Çünkü Evren Paşa milleti tanımıyordu. Ayrıca niyet, Özal’a seçim kazandırmak idiyse oyun içinde oyun oynamaya da gerek yoktu. Liderler arasında gerçekleşen televizyondaki ilk açık oturumdan sonra yapılan kamuoyu yoklamaları, Özal’ın açık ara önde olduğunu gösteriyordu zaten.

Bizim cumhuriyet devri askerlerimizin ekserisi statik bir bakış açısına sahiptirler. Sosyoloji bilmez, ait oldukları toplumu da pek tanımazlar. Hayatları kışlayla orduevi arasında geçtiğinden halkla iletişimleri zayıftır. Buna rağmen toplum mühendisliği yapmaya bayılırlar. Fakat kışlaya bakar gibi topluma baktıkları içinse bu tür girişimlerden hiçbir zaman olumlu sonuç alamazlar.

Gerçekte 27 Mayıs’ı gerçekleştiren zihniyet sahiplerinden de 12 Martçılardan da ve hattâ 28 Şubat’ın generallerinden de daha saf ve millete yakın bir kişiliğe sahip olduğu husûsunda şüphe taşımıyorum. Fakat asker olması hasebiyle topluma kışla gözüyle bakıyor, ele geçirdiği kudretin birtakım şeyleri değiştirmeye yeteceğini zannediyordu. Bu çerçevede Evren Paşa’yı yaptıkları kadar söyledikleri de perişan etmiştir. Her söylediği söz, aleyhine delil olarak kullanılmıştır. 1984 senesindeki Muş gezisi sırasında yaptığı açık hava mitinginde sarf ettiği; “Asmayalım da besleyelim mi?” sözü, kafa yapısını ve zihniyet dünyasını afişe eden bir hezeyandı. Bizzat kendi yaptığı anayasanın ikinci maddesinde “hukuk devleti” ibâresi bulunan bir devletin cumhurbaşkanına bu sözler yakışmadı. Her şeyden evvel de kontrolsüz gücün ne anlama geldiğini ve en kötü parlamenter rejimin bile en iyi askerî idâreden çok daha iyi olduğunu gösterdi topluma. Ölmeden on yıl kadar önce söylediği bir söz daha vardı ki, diğer bütün sözlerinin üzerine âdeta tüy dikti. Darbeden sonra imzalanmak üzere önüne gelen idâm kararlarının uygulanmasında nasıl bir usûl takip ettiğini anlatırken şöyle diyordu Evren Paşa: “Ben sağa ya da sola katiyen bir ayrım yapmadım. Hattâ o kadar yapmadım ki mahkûm olup idâm cezası alanlar var. Meselâ sağdan alınmış bir idâm cezası varsa bekletirdim, soldan da olsun diye. Soldan da bir idâm cezası önüme geldi miydi ikisini beraber onaylardım. Aynı anda bir tane sağdan, bir tane de soldan astık. Yani ona bile dikkat........

© Haber Vakti