Mihmandar ay mübarek Ramazan!
Ramazan ayı, ömrü olup da yetişen müminlere bahşedilen ilahi bir lütuftur. Orucun edası, muhtaçlara infak, tilaveti Kur’an, namaz ve diğer ibadetlerle donatılması gereken bu mübarek ay, insanı hem bireysel olarak nefis terbiyesinde olgunlaştıran, hem toplumsal ahlakı ve yardımlaşma bilincini pekiştiren, hem de inancı olmayanlara karşı nezaket ve merhametle yaklaşmayı öğreten yol gösteren manevi bir mihmandar aydır.
İnsan, yaratılış itibarıyla en güzel kıvamda (ahseni takvîm) yaratılmıştır. Ancak nefsin arzularına teslim olduğunda aşağıların aşağısına (esfele sâfilîn) düşebilir (Tîn, 4-5). Ramazan ayı, başta oruç vasıtasıyla bu yolculuğu nefse uygun davranma meylinin tam tersine çevirerek insanı Allah’a yakınlaştıran, merhamete ve iyiliğe yönelten, kin, düşmanlık gibi kötü duygulardan arındırarak nefsin dizginlerini eline almasını sağlayan şuurlu bir eğitim sürecidir.
Bizzat Allah, anlayalım diye orucun farz kılınma sebep ve hikmetini şu ayetle bildirmiştir:
"Ey iman edenler! Oruç, sizden öncekilere farz kılındığı gibi size de farz kılındı ki sakınasınız (takvaya eresiniz)." (Bakara, 183) Yani kendinizi her türlü yanlış ve kötü olan şeylerden korumayı bilesiniz, kemale erme konusunda ki yolları kat edesiniz diye. İman eden insan olabilesiniz diye. İbadetiniz imanınıza şahit olsun diye. İhlas ve samimiyeti size öğretsin diye.
Oruç, sadece gün boyu aç ve susuz kalmak değildir. Nefsin kötü arzularına karşı bir kalkan oluşturmak, sadece Allahın gözetiminde olma bilincine kavuşup ihsana ermede müthiş bir deneyimi yaşamak ve insanın sabır eğitiminden geçmesini sağlamaktır.
Sahur vakti uyanış ve akabinde imsak vaktinin girmesiyle beraber ‘’Niyet ettim Allah rızası için bu günkü oruca ‘’ dendiği andan itibaren emri ilahi ve oruç adabına aykırı ne varsa terk ederek eline diline kalbine sahiplik duygusuyla, bir cihad şuuruyla yapılan ibadettir Oruç.
Aracısız ve riyasız bir şekilde ‘’Senin İçin Oruca’’ şuurunu yaşamak ne güzel! Meşru olan çok şeyi niyetiyle beraber kendi isteğiyle Rabbinin emri olduğu için bırakacak bir şuur, bir iman! Allah ile en yakın ruh hali ve teslimiyetle ahidleşmek. ‘’Allah’ım senin için ‘’ demek ne büyük bir muhabbettir.
Bu niyetle başlayan süreçte artık Allah ile olan ahidleşmeye uygun olarak, gırtlağımızdan geçmesi muhtemel her türlü yiyecek ve içeceğin bir damlasına bile mani olurken aynı zamanda ağzımızdan çıkacak her türlü boş ve gereksiz sözlerin de hepsine engel hatta kalbimizden geçmesi muhtemel her türlü günah izi taşıyacak hissiyata ve beynimizi meşgul edecek her türlü yanlış düşünceye de engel olacak manevi bir kalkan ile koruma altına alınmış oluruz. Hücrelere kadar hakim olan bir oruç. Tam bir ay aynı şuurla oruç tutmuş olsak bireysel anlamda manevi değişimimizi oturtamayız mı sizce de. Tam bir ay aynı şuurla…
Ve iftar vakti duamız; Allah’ım senin için oruç tuttum sana inandım, sana güvendim ve senin verdiğin rızıkla orucumu açtım. İşte oruçtaki tam teslimiyetin tecellisi..
Toplumsal Ahlak ve Yardımlaşma Bilinci
Ramazan, yalnızca bireysel bir ibadet ayı değil, aynı zamanda toplumun ahlaki ve sosyal dönüşümünün de en önemli zaman dilimidir. Oruç tutan bir insan, açlığın ne demek olduğunu idrak eder ve paylaşma bilinci kazanır. İşte bu nedenle infak, Ramazan’ın en önemli ibadetlerinden biri haline gelmiştir. Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyrulmaktadır:
"Sevdiğiniz şeylerden infak etmedikçe gerçek iyiliğe ulaşamazsınız." (Âl-i İmrân, 92)
Sahabe ve tâbiîn, Ramazan ayında infak etmeyi en büyük ibadetlerden biri olarak görmüşlerdir. Öyle ki, Hz. Osman (r.a.) kıtlık zamanında Medine halkına ambarlarını açmış, Hz. Abdurrahman bin Avf (r.a.) servetinin büyük bir kısmını sadaka olarak vermiştir. Oysa günümüzde, Müslümanların büyük bir kısmı lüks ve konfora olan düşkünlüğüyle infaktan uzaklaşmış durumdadır. Kapitalizmin "biriktirme" ve "sadece kazanma" ideolojisine karşı, Ramazan bizlere infak ederek manen zenginleşmenin, elimizdekilerden bir kısmını vererek geride kalan kısmının bereketlenmesine şahit olmanın hakikatini hissettirmelidir. Yemeğimizi paylaşma hususunda Peygamberimiz aleyhisselam, "Kim bir oruçluyu iftar ettirirse, onun sevabı kadar sevap kazanır." (Tirmizî, Savm, 82) buyururlar.Bu hadis-i şerif, yardımlaşmanın ne denli önemli olduğunu gözler önüne sermektedir. Ramazan, toplumsal sınıf farklarını ortadan kaldıran, sosyal dayanışmayı artıran canlı bir imtihandır.
Farklı İnanç Sahiplerine Karşı Kavl-i Leyyin Üslubu
Ramazan ayı bizi sadece oruç ve namazla, tilaveti Kur’an ile yetindirmez, Müslümanlar arasındaki dayanışmayı artırmakla kalmaz, aynı zamanda Müslümanların farklı inançlardan insanlara karşı tutumlarını da (hal hareket, konuşma vb sosyal davranışlarını) terbiye eden bir süreçtir. Kur’an-ı Kerim, Müslümanlara sözlerini kimlere karşı nasıl bir tarzda sunmaları gerektiği hususunda yol ve yöntem öğretir. Ve farklı inançtan ya da kendi inancından bile olsa en uyumsuz, en geçimsiz ve en sert kalplilere bile yumuşak bir üslupla yaklaşmayı emreder:
"Ona yumuşak söz söyleyin, belki öğüt alır veya korkar." (Tâhâ, 44) Bu ayette, Hz. Musa ve Hz. Harun’un Firavun gibi zalim bir hükümdara bile ‘kavl-i leyyin’ (yumuşak söz) ile yaklaşmaları emredilmektedir. O hâlde, günümüz Müslümanları da, Ramazan ayında sabır, hoşgörü ve nezaketli, adaletli ve merhametli bir duruş sergilemelidir. Hz. Peygamber (s.a.v.), Medine döneminde Yahudiler ve Hıristiyanlarla adil ve insani ilişkiler kurmuş, gayrimüslimlerle ticari ve sosyal bağlarını devam ettirmiştir. Bu bağlamda, Ramazan Müslümanlara yalnızca oruç tutmayı değil, aynı zamanda farklı inanç sahiplerine de usulüne uygun davranmayı telkin ederken kendi inancından olan müminlere karşı ise daha merhametli ve mülayemetli yaklaşma nezaketini, empatiyi ve barışçıl iletişimi de öğretmelidir.
Hayat Kitabı ile İnşa Olmak
Ramazan, Kur’an ayıdır. Kur’an-ı Kerim’in bu ayda indirilmesi (Bakara, 185) onun en önemli yönlerinden biridir. Kur’an'ı sadece yüzünden okumak, ezberlemek elbette ki sevaptır, ecri vardır ve okunmalıdır. Ama esas olan şey ise Kur’an'ın okunması, anlaşılması ve hayata tatbik edilmesi Rabbimizin bizden en başta gelen isteğidir. Ne yazık ki günümüzde, pek çok Müslüman Kur’an’ı yalnızca hatim indirmek için okurken, onun hayatımıza yön vermesi gereken bir kitap olduğunu unutmaktadır. Ramazan’ı sadece şekilsel ibadetlerle değil, Kur’an’ın mesajlarını içselleştirerek ve ahlaki prensiplerini hayatımıza geçirerek değerlendirmek gerekmektedir.
Ramazan, Ruhları Eğiten Bir Mekteptir!
Ramazan, sadece oruç tutularak bedenen aç kalınan, diyetvari bir tarzda günlerini geçirmek gereken bir aydan öte; bizi merhametle yeniden inşa eden, nefsimizi terbiye eden, kalbi hissiyatımızı geliştiren, paylaşmayı öğreten, dilimizi boş konuşmaktan uzaklaştırarak gereği kadar ve hikmete uygun konuşmaya yönlendiren, toplumsal barışı sağlayan ve insanlarla hikmetli bir üslupla iletişim kurmayı öğreten büyük bir mektep olmalıdır.
Ramazan, bizi Ahseni Takvîm’e ulaştıran bir eğitim sürecidir.
Ramazan, paylaşarak zenginleşmeyi, infak ederek bereketlenmeyi öğretir.
Ramazan, inancı olmayanlara karşı hoşgörüyü, tebliğ ve temsili, sabrı ve nezaketi öğreten bir mihmandardır.
Ramazan, Kur’an’la aydınlananların, onu hayat kitabı hâline getirenlerin ayıdır.
Ramazan bir aylık manevi kamp ayıdır. O hâlde bu Ramazan, sadece midemizi değil, kalbimizi, ahlakımızı ve bakış açımızı da terbiye eden bir mevsim olsun!
İslam, bireyleri yalnızca kendi refahlarını düşünmeye değil, aynı........
© Haber Vakti
