Kent tarımı
Son yıllarda şehir yaşamının hızla artan karmaşası, gıda güvenliği endişeleri ve sürdürülebilirlik talepleri, kent tarımını yeniden gündeme taşıdı. Betonlaşmanın gölgesinde doğayı yeniden şehirle buluşturma fikri, yalnızca bir trend değil, aynı zamanda geleceğin yaşam biçimi olarak karşımıza çıkıyor. Kent tarımı, şehirde yaşayan insanların taze ve sağlıklı gıdaya erişimini sağlamakla kalmıyor, aynı zamanda sosyal, ekonomik ve çevresel birçok faydayı da beraberinde getiriyor.
Kent tarımı, adından da anlaşılacağı gibi, şehir içinde veya şehir çevresinde yapılan tarımsal üretimi ifade ediyor. Balkonlarda, çatılarda, terk edilmiş arsalar ve park alanlarında uygulanan bu üretim biçimi, organik sebze ve meyve yetiştirmenin yanı sıra şehir sakinlerine doğal bir yaşam alanı da sunuyor. Kent tarımının en önemli avantajlarından biri, gıdanın tarladan sofraya ulaşma süresini kısaltması ve böylece ürünlerin tazeliğini koruması. Bu durum, özellikle organik ve mevsimsel gıda talebinin arttığı günümüzde büyük önem taşıyor.
Bir diğer kritik boyut ise çevresel faydalar. Kent tarımı, şehirlerdeki karbon ayak izinin azaltılmasına yardımcı oluyor. Şehir içinde üretim yapılması, uzun nakliye süreçlerini ortadan kaldırıyor; aynı zamanda yeşil alanların çoğalması, hava kalitesini iyileştiriyor ve şehir ısısını dengeleyerek mikro iklimlerin oluşmasını sağlıyor. Özellikle çatılarda kurulan bahçeler ve dikey tarım sistemleri, yağmur suyunun emilmesine ve şehirlerde sel riskinin azaltılmasına da katkıda bulunuyor.
Kent tarımı, sadece çevresel değil, sosyal faydalar da yaratıyor. Topluluk bahçeleri ve ortak üretim alanları, şehir sakinleri arasında sosyal etkileşimi........





















Toi Staff
Penny S. Tee
Gideon Levy
Sabine Sterk
Mark Travers Ph.d
Gilles Touboul
John Nosta
Daniel Orenstein