ETİK İNOVASYON
Teknoloji çağında yaşıyoruz. Her gün yeni bir yapay zekâ modeli, genetik müdahale yöntemi ya da otomasyon sistemi hayatımıza giriyor. Bu gelişmelerin birçoğu, insan yaşamını kolaylaştırmak, üretkenliği artırmak ve bilgiye erişimi demokratikleştirmek gibi olumlu hedefler taşıyor. Ancak aynı zamanda, bu yeniliklerin ardında giderek büyüyen bir etik tartışma da yatıyor: Geliştirdiğimiz teknolojiler gerçekten insanlığın yararına mı, yoksa sadece ekonomik çıkarların ve güç mücadelelerinin bir aracı mı haline geliyor? İşte tam bu noktada “etik inovasyon” kavramı, 21. yüzyılın en önemli yönlendirici ilkelerinden biri olarak karşımıza çıkıyor.
Etik inovasyon nedir?
Etik inovasyon, yalnızca “yeni olanı” üretmekle kalmayıp, bunu insan onuru, çevre dengesi ve toplumsal adalet ilkeleriyle uyumlu biçimde gerçekleştirme anlayışıdır. Kısacası, inovasyonun vicdanla buluştuğu noktadır. Bir teknoloji geliştirmenin veya bir hizmeti dijitalleştirmenin ötesinde; bu sürecin toplumsal etkilerini, bireysel hakları ve gelecek kuşakların yaşam hakkını da dikkate alan bir üretim kültürünü ifade eder.
Geleneksel inovasyon yaklaşımı, genellikle verimlilik, hız ve kâr maksimizasyonu gibi ölçütlerle tanımlanıyordu. Oysa etik inovasyon, bu ölçütleri yeniden düşünmeyi öneriyor. “Yeniliğin ahlaki bedeli nedir?” sorusu, artık en az “Bu ne kadar kazandırır?” sorusu kadar önemli hale geldi. Özellikle yapay zekâ, biyoteknoloji ve büyük veri gibi alanlarda bu yaklaşım hayati bir ihtiyaç haline dönüşüyor. Çünkü inovasyonun etik temellerden kopması, toplumsal güveni sarsıyor, bireysel mahremiyeti tehdit ediyor ve eşitsizlikleri derinleştiriyor.
Vicdanı olmayan teknoloji, adaletsiz toplum yaratır
Yapay zekânın karar alma süreçlerinde önyargı üretmesi, biyoteknolojinin genetik müdahaleleri tartışmalı hale getirmesi, sosyal medya algoritmalarının manipülasyonlara zemin hazırlaması… Tüm bunlar etik........





















Toi Staff
Penny S. Tee
Gideon Levy
Sabine Sterk
Mark Travers Ph.d
Gilles Touboul
John Nosta
Daniel Orenstein