DEVLETLERİN EKONOMİK EGEMENLİĞİ
Günümüz dünyasında “egemenlik” kavramı, klasik anlamının çok ötesine taşınmış durumda. Bir devletin kendi sınırları içinde tam bağımsız kararlar alabilmesi, yalnızca askeri veya siyasi güçle değil, aynı zamanda ekonomik kapasitesiyle ölçülüyor. Ekonomik egemenlik; bir ülkenin para, maliye, ticaret ve üretim politikalarını kendi ulusal çıkarlarına göre belirleyebilme gücüdür. Ancak küresel sermayenin sınır tanımadığı, üretim zincirlerinin uluslararasılaştığı ve finans piyasalarının tek bir ekrana sığdığı bir çağda bu egemenliğin korunması her geçen gün daha zor hale geliyor.
Küreselleşme ve Egemenliğin Erozyonu
20.yüzyılın son çeyreğinden itibaren hız kazanan küreselleşme süreci, devletlerin ekonomik karar alma alanını ciddi biçimde daralttı. Uluslararası Para Fonu (IMF), Dünya Bankası ve Dünya Ticaret Örgütü (DTÖ) gibi kurumlar; özellikle gelişmekte olan ülkelere yönelik “yapısal uyum programları” aracılığıyla ekonomik politikaların çerçevesini belirledi. Bu programlar, mali disiplin, özelleştirme ve serbest ticaret ilkeleriyle ülkelerin ekonomik düzenini küresel standartlara uydurmayı hedefliyordu.
Ancak bu süreç, ulusal ekonomilerin küresel dalgalanmalara açık hale gelmesine yol açtı. Sermaye hareketlerinin serbestleşmesi, bir ülkenin para politikasını bağımsız biçimde yürütmesini zorlaştırdı. Örneğin, faiz oranlarını ulusal koşullara göre belirlemek isteyen bir merkez bankası, uluslararası yatırımcıların ani çıkış riskine karşı sürekli tetikte olmak zorunda kaldı. Böylece ekonomik egemenlik, piyasa beklentilerinin gölgesinde “görünmez bir bağımlılığa” dönüştü.
Küresel tedarik zincirlerinin yoğunlaştığı sektörlerde —özellikle enerji, gıda ve teknoloji alanlarında— bağımlılık ilişkileri çok daha belirgin hale geldi. Bir ülke enerji kaynaklarını dışarıdan sağlıyorsa, fiyat artışları ve arz kısıtlamaları doğrudan ekonomik istikrarını etkiler. Benzer biçimde, çip veya yazılım gibi stratejik ürünlerde dışa bağımlılık, sanayi politikalarının yönünü belirler. Bu noktada ekonomik egemenlik, yalnızca para politikasıyla değil, üretim kapasitesi........





















Toi Staff
Penny S. Tee
Sabine Sterk
Gideon Levy
John Nosta
Mark Travers Ph.d
Gilles Touboul
Daniel Orenstein