Malazgirt ruhu, Kudüs ittifakı, İstiklal Savaşı’nın nüvesi...
15 Temmuz’un yıldönümünde, Türkiye’nin yeniden yazdığı tarihi bir kez daha düşünmenin vaktidir.
Tarih, sadece geçmişin not defterinden, kahramanlık hikayelerinden, destanlardan ibaret değildir.
Bugün Türkiye’de şekillenen politika, yalnızca güncel siyasi gelişmelerin yansıması değil, bin yıllık devlet aklının, millet vicdanının ve medeniyet tahayyülünün dirilişidir.
Yani 26 Ağustos 1071’de Malazgirt ovasında atılan her adım ne ise, 15 Temmuz 2016 gecesi tanklara karşı çıplak ellerle durmanın karşılığı da odur.
Alparslan’ın “Eğer şehit olursam bu beyaz elbisem kefenim olsun” sözü ne ise, 15 Temmuz gecesi Recep Tayyip Erdoğan’ın “Ben bugüne kadar halkın gücünün üstünde bir güç tanımadım, milletimizi meydanlara çağırıyorum” sözü de odur.
Bu bağlamda Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın vurguladığı “Malazgirt ruhu, Kudüs İttifakı ve İstiklal Savaşı’nın nüvesi” kavramsallaştırması, yalnızca klasik siyasi bir konuşma değil; çok katmanlı bir stratejik vizyonun, bir devlet felsefesinin ve tarihsel hafızanın güncellenmesidir.
Malazgirt ruhu, emperyalist düzene karşı direnişi, Batı’nın oryantalist tahakkümüne karşı özgüvenli bir medeniyet inşasını temsil eder.
15 Temmuz gecesi, Boğaziçi Köprüsü'nde tankların önüne yatan gençler, bu ruhun bugünkü........
© Haber Ege
