TARİHİN KIRILMA NOKTASINDA: ORTADOĞU
Ortadoğu, insanlık tarihinin en eski ve köklü medeniyetlerine ev sahipliği yapmış kadim bir coğrafyadır. Bu coğrafyada Sümerler yazıyı icat etmiş, Hammurabi kanunlarıyla hukuk sisteminin temelleri atılmıştır. Aynı zamanda semavi dinlerin doğduğu yerdir. Bölge, Kudüs, Mekke ve Medine gibi kutsal şehirleriyle sadece siyasi değil, manevi açıdan da büyük öneme sahiptir.
Ortadoğu, Buzul Çağı'ndan sonra yeryüzünde ilk ısınan bölgelerden biri olmuş, bu sayede tarımın, yerleşik hayatın ve hayvan evcilleştirmenin başladığı ilk coğrafyalardan biri haline gelmiştir. Verimli Hilal olarak bilinen bu topraklar, tarih boyunca buğday, arpa gibi temel gıdaların yetiştiği ve büyükbaş-küçükbaş hayvanların evcilleştirildiği en bereketli alanlardan biri olmuştur. Aynı zamanda dünya petrol ve doğal gaz rezervlerinin büyük kısmını barındırmasıyla, enerji kaynakları açısından da stratejik öneme sahiptir. Hem doğal zenginlikleri hem de tarihî ve kültürel mirasıyla Ortadoğu, geçmişten günümüze daima dünyanın en gözde ve en çok ilgi çeken bölgelerinden biri olmuştur.
Ne yazık ki, tarih boyunca bu zenginlik ağır bedeller ödenerek korunmuştur. Ortadoğu, bereketi kadar çatışmalarıyla da anılmıştır. Tarih boyunca Perslerden Osmanlılara kadar pek çok imparatorluk bu topraklarda egemenlik kurmuş, bölgenin kaderini şekillendirmiştir. Abbasîler döneminde Bağdat, bilim ve kültürde altın çağını yaşamış; ancak 1258’de Moğol istilasıyla büyük yıkıma uğramıştır. Haçlı Seferleri, iç çatışmalar ve dış müdahaleler, Ortadoğu’yu yüzyıllar boyunca istikrarsız hale getirmiştir.
Osmanlı hâkimiyeti 20. yüzyılda sona erdiğinde, bölge dış güçlerin çizdiği yapay sınırlarla parçalanmış ve bu durum etnik ve mezhepsel ayrılıkları derinleştirmiştir. Bugün Ortadoğu; Suriye iç savaşı, Yemen’deki insani kriz, Filistin sorunu ve İsrail-İran gerilimi gibi pek çok ciddi problemle........
© Günışığı Gazetesi
