menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

MANKURTLAŞMA: HAFIZASINI KAYBEDEN BİR MİLLETİN SESSİZ ÇÖKÜŞÜ

11 13
08.04.2025

Bazen düşünüyorum da... Biz ne ara bu kadar unuttuk kendimizi? Ne ara bizi biz yapan değerleri bir kenara bıraktık da başkalarının hayatlarına özenmeye başladık?

Kendi kültüründen, duygularından, ezgilerinden, dilinden utanır hale gelen çocuklar görüyorum. “Türküler sıkıcı” deyip bol küfürlü manasız gürültüler dinlemeyi marifet sanan gençler… Hâlbuki biz binlerce yıl kopuzun, sazın teline dokunarak konuşmuş bir milletiz. Aşkı Mevlana’dan, merhameti Yunus’tan, bilgiyi Farabi’den, bilimi İbn-i Sina’dan öğrenmişiz. Bunları unutmak, sadece tarihten değil, kendimizden de vazgeçmek demek.

Bir milleti ayakta tutan şey yalnızca sınırları, ordusu ya da ekonomisi değildir; onu asıl diri tutan, köklerinden beslenen kültürel hafızasıdır. Ne var ki son yıllarda, özellikle de tv, dijital kanallar ve sosyal medya aracılığıyla bu hafızaya yönelik sinsi bir saldırı, toplumsal yapımızı içten içe kemiren bir hastalık gibi yayılmakta: Mankurtlaşma.

Bugün “mankurt” kelimesini duyunca çoğu insan ne olduğunu bile bilmiyor. Oysa bu kavram, bizim için bir uyarı zilidir. Cengiz Aytmatov’un Gün Olur Asra Bedel adlı eserinde geçen “mankurt” kavramı, hafızası elinden alınmış, kendi kimliğini ve geçmişini hatta anasını bile unutarak bunları ona unutturan efendisinin her dediğini sorgulamadan yapan bir köle tipidir. Hikayeye göre düşmanlar, esir aldıkları kişilerin hafızasını silmek için onlara "mankurtlaştırma" işkencesi yaparlardı. Esirin başına deve derisi geçirilir, güneşte bırakılırdı. Kuruyan deri beynine baskı yapar, acı verir ve hafızasını silerdi. Artık kişi kim olduğunu, ailesini, geçmişini unutmuş bir mankurt olurdu. Hikayenin ilerleyen bölümünde, mankurtlaştırılan bir genç, annesi onu kurtarmaya geldiğinde, onu tanımadığı için kendi öz annesini öldürür. Bu kavram, sadece bireysel değil, toplumsal bir metafor olarak da okunabilir. Maalesef toplum olarak yavaş yavaş bu hale geliyoruz.

Biz bu topraklarda gökten zembille inmedik. Bizim özümüz var. Toylarımız var, destanlarımız, kilimlerimize işlenmiş dualarımız, halk ozanlarının diliyle türkülere dökülmüş hikmetimiz, binlerce yıllık kadim bir geçmişimiz var. Ama ne yazık ki “mankurtlaşma” dediğimiz o sessiz süreç, tüm bu değerleri tek tek bizden alıyor.

Kendi ecdadını tanımayan, Yunus Emre’nin dizelerini yabancı bulan,........

© Günışığı Gazetesi