BİR BİLGE AŞÇI VE ÖĞRETİLERİ
" Çok eski zamanlarda çok yüksek bir dağın zirvesinde bir bilge aşçı yaşarmış. Her dert için bir çorbası varmış. Kim hangi sıkıntı için yanına gitse iyileşmiş olarak dönermiş. Ama onu görmeye gitmek asıl mesele buymuş.
Çünkü bilge aşçının yaşadığı o dağ uzaktan bakılınca insanın yüreğine korku saracak kadar haşmetli ve zorlu görünürmüş. Dik uçurumları , sert rüzgarlarıyla oraya tırmanmak neredeyse imkansızmış.
Kasabanın insanları dağa yaklaşanlara hep aynı şeyi söylermiş. Oraya çıkanlar ya kaybolur ya da geri dönemez.
Yol çok dik ve keskin kayalar her an yuvarlanabilir.
Oraya ancak tüm umutlarını kaybedenler gitmeyi göze alabilir dermiş.
Bir gün omuzları çökmüş umutsuz bir genç adam her şeyi göze alarak bu dağa tırmanmaya başlamış. Dağa tırmandıkça aslında bu dağın aşağıdan görüldüğü gibi çok zor olmadığını sarp kayaların arasında patika yollar olduğunu , en dik yamaçların arasında tutunacak çıkıntılar destek olacak taşlar gizliydi. Adım attıkça yolun kolaylığı karşısında şaşkına dönmüştü.
Sonun da bilge aşçının kapısına vardığında dönüp arkasına baktı. Bu devasa korkunç dağ buradan bakınca hiçte korkunç gözükmüyordu.
Bilge aşçı kulübesinin kapısını yavaşça açtı ve........
© Günışığı Gazetesi
